Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.
Açıköğretim derslerinden Yönetimde Güncel Yaklaşımlar Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.
Bilimsel gelişme nedir?
     Bilimsel gelişme, nesnel bilginin ortaya çıkma,
     
     yayılma ve kullanılma koşullarının incelenmesi ve bu
     
     bağlamda; nitelikleri belirlenmiş bir metodun, yeni bir
     
     düşünme şeklinin ya da daha geniş anlamda dünyayı
     
     görme biçiminin tarihsel süreç içerisindeki oluşumudur.
    
     Bilimsel gelişmenin başlangıcı ne zamana
     
     dayanmaktadır?
    
     Bilimsel gelişmenin başlangıcı, pek çok kaynakta
     
     yazılanın tersine Rönesans’tan sonra değildir, insanlıkla
     
     birlikte başlamıştır. Başlangıç kaynağı da yine pek çok
     
     kaynağın aksine Batı dünyası değildir. Bilimsel gelişme,
     
     Doğu ve Batı uygarlıkları arasında zikzak çizerek
     
     gelişmiştir. Bu nedenle bilim hiçbir ırkın, kültürün,
     
     uygarlığın veya bölgenin tekelinde değildir. İnsanlığın
     
     ortak aklının ürünüdür ve tüm insanlığın malıdır.
    
Yönetim biliminin sosyal bilimlerle ilişkisi nasıldır?
     Yönetim biliminin gelişimi de sosyal bilimlerin
     
     gelişimine paralel olmuştur. Ayrıca yönetim biliminin
     
     hukuk, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, antropoloji
     
     gibi diğer pek çok bilim dalıyla ilişkisi vardır.
    
     Bilimin gündelik yaşama yansıması ne şekilde
     
     gerçekleşir?
    
     Bilimin günlük yaşamdaki yansıması teknolojidir.
     
     İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde
     
     üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlardan birincisi,
     
     eksik olan organların yerini doldurma arzusudur. İkincisi,
     
     organların gücünü artırma arzusudur. Üçüncüsü, yaşamı
     
     kolaylaştırma, hızlandırma, yükünü hafifletme arzusudur.
    
     Üretimde kullanılan enerji kaynağının yönetim
     
     biliminin gelişimine katkısı var mıdır?
    
     Tarihin başlangıcında insan ve hayvan gücü
     
     kullanılırken sonra devreye rüzgar gücü girmiş; 18.
     
     yüzyılla birlikte kömür ve buhar öne çıkmış, 19. yüzyılda
     
     petrol türevleri gibi fosil yakıtlara yönelinmiş, 20.
     
     yüzyılda bunların yanında atom enerjisi, güneş enerjisi,
     
     rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir güç kaynaklarına
     
     başvurulmuştur. Kullanılan enerjinin türü ve miktarı,
     
     gelişmiş ülke sıralamasında kullanılan en önemli
     
     ölçütlerden biridir ve yönetim biliminin gelişimine yapılan
     
     bilimsel katkılar da genellikle bu ülkelerden gelmiştir.
    
Endüstri devrimi öncesi yönetim anlayışı ne şekildedir?
     İlerleyen uygarlık seviyesi ve özellikle köy ile
     
     kent arasındaki kültürel yapının farklılaşması, toplumdaki
     
     mevcut sınıf farklılıklarını artırarak daha kalıcı hale
     
     getirmiştir. Bu dönemde; resim, müzik gibi sanatlara dair
     
     zevkler ve görgü kuralları, kölelerin yeterince verimli
     
     çalışmadığının fark edilmesi ve bazı bölgelerde köle
     
     ayaklanmalarının yaşanması, toprak sahiplerini mevcut
     
     sistemden daha farklı bir çözüm yolu aramaya itmiştir.
     
     Böylece kendilerine üretmedikleri için verimsiz çalışan
     
     kölelerin serbest bırakıldığı ve elde edilen ürünün toprak
     
     sahibi ile köylüler (köleler artık köylüler olmuştur)
     
     arasında eşit olarak paylaşıldığı yeni bir model ortaya
     
     konulmuştur.
    
Endüstri devrimi sonrası yönetim anlayışı nasıldır?
     Bu dönemde, bant tipi üretim sisteminin yarattığı
     
     üretim artışıyla birlikte ucuzlayan mallara gelen talep o
     
     kadar fazla olmuştur ki kimi zaman arz talebi
     
     karşılayamaz hale gelmiştir. Yükselen talebi karşılamak
     
     için, bant tipi üretim sistemine rahatlıkla monte edilen
     
     niteliksiz işçiler ve insan hareketlerini taklit edebilen yeni
     
     iş makineleri üretime katılmıştır. Fabrikalarda yeni iş
     
     olanaklarının ortaya çıkmasıyla birlikte, köylerden
     
     kentlere büyük bir göç yaşanmış ve köylü sınıfının önemli
     
     bir kısmı işçi sınıfına dönüşmüştür.
    
     Klasik yönetimde yer alan yaklaşımlar nelerdir, kısaca
     
     tanımlayınız.
    
     Klasik yönetim içinde üç ayrı alt yaklaşım
     
     bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, öncülüğünü Frederick
     
     W. Taylor’un yaptığı bilimsel yönetim yaklaşımı; ikincisi,
     
     öncülüğünü Henry Fayol’un yaptığı yönetim süreci
     
     yaklaşımı ve üçüncüsü de, öncülüğünü Max Weber’in
     
     yaptığı bürokrasi yaklaşımıdır. Taylor’un bilimsel yönetim
     
     yaklaşımında, işçilerin verimliliğini ve etkinliğini
     
     artıracak uygulamalar üzerinde durulmaktadır. Fayol’un
     
     yönetim süreci yaklaşımında, işletmedeki operasyonel
     
     uygulamaların (işletmenin fonksiyonları) ve yönetim
     
     uygulamalarının (yönetimin fonksiyonları)
     
     sınıflandırılması yapılarak, başarılı bir yönetimin ilkeleri
     
     (14 ilke) sıralanmaktadır. Max Weber’in bürokrasi
     
     yaklaşımında ise örgüt türleri, otorite türleri ve bürokratik
     
     örgüt yapısının uygulamaları incelenmektedir.
    
     Taylor’ın yaklaşımına göre işletme yönetiminin başarısı
     
     nelere bağlıdır?
    
     Taylor, işletme yönetiminin başarısının dört
     
     yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne
     
     sürmektedir. Bunlar; (1) gerçek bir bilimsel çalışmanın yapılması, (2) işçilerin bilimsel yöntemlerle seçilmesi ve
     
     sürekli olarak eğitilmesi, (3) üzerinde bilimsel çalışma
     
     yapılan iş ile bilimsel olarak seçilip eğitilen işçilerin bir
     
     araya getirilmesi ve bu işçilere yüksek ücret ödenmesi, (4)
     
     sosyal tarafların sürekli dostluğuna dayanan bir
     
     işbirliğinin kurulması.
    
     Fayol göre işletmede gerçekleştirilen faaliyetleri nasıl
     
     gruplandırır?
    
     İşletmede gerçekleştirilen faaliyetlerin altı gruba
     
     ayrılabileceğini öne sürmektedir:
     
     1. Teknik uygulamalar
     
     2. Ticari uygulamalar
     
     3. Mali uygulamalar
     
     4. Güvenlik uygulamaları
     
     5. Muhasebe uygulamaları
     
     6. Yönetim uygulamaları
     
     Fayol’a göre; işletmeler basit ya da karmaşık, büyük ya da
     
     küçük olsunlar, yukarıda sıralanan altı faaliyet grubu farklı
     
     kapsamlarda gerçekleştirilseler bile, işletmelerin genelinde
     
     bulunmaktadır.
    
     Weber örgütleri nasıl sınıflandırır ve bürokratik örgüt
     
     nedir?
    
     Max Weber örgütleri; karizmatik, geleneksel ve
     
     akılcı-yasal olarak sınıflandırır ve akılcı-yasal örgütü
     
     “bürokratik örgüt” olarak adlandırır. Akılcı olarak
     
     nitelemesinin nedeni örgütün hedeflerinin önceden
     
     belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Yasal olarak
     
     nitelemesinin nedeni ise görevini yerine getirirken örgüt
     
     üyesinin otoritesini yasalar, yönetmelikler, yönergeler ve
     
     kurallar doğrultusunda kullanmasıdır. Bu tür örgütler için
     
     Weber “bürokrasi” kavramını kullanmaktadır.
    
Neoklasik yönetim nedir?
     Klasik yönetim “akılcı insan” varsayımına
     
     dayanmaktadır. Neo-klasik yönetim bu varsayımı kabul
     
     etmekte, aynı zamanda “duygusal insan” varsayımını da
     
     ekleyerek eksik gördüğü bir yönünü tamamlamaktadır. Bu
     
     bağlamda, klasik yönetimde “teknik bir sistem” olarak ele
     
     alman işletmenin, neo-klasik yönetimde “sosyal bir
     
     sistem” olarak incelenmesi söz konusu olmuştur. Bunda,
     
     neo-klasik yönetimin gelişmesine katkıda bulunan
     
     araştırmacıların sosyoloji, sosyal psikoloji, psikoloji ve
     
     antropoloji gibi değişik alanlardan gelmiş olmaları etkili
     
     olmuştur.
    
Modern yönetim nedir?
     Modern yönetim; sistem yaklaşımı ve durumsallık
     
     yaklaşımı olarak adlandırılan iki yaklaşımdan
     
     oluşmaktadır. Bu yaklaşımların temelinde; işletme olarak
     
     adlandırılan bütünü meydana getiren unsurların analiz
     
     yoluyla ayrılması ve tek tek ele alınıp ayrıntılı olarak
     
     incelenmesinden sonra bütünün sentezlenerek yeniden
     
     oluşturulması bulunmaktadır. Böylece, işletme olarak
     
     adlandırılan bütünün “özü” anlaşılabilir. Parçalar bütüne
     
     katkıda bulundukları ölçüde önemlidir. Böyle bir
     
     yaklaşım, işletmenin amaçlarına ulaşmasını sağlayacak
     
     uygulamaların gerçekleştirilmesini kolaylaştırır.
    
Genel sistem yaklaşımı nedir?
     Genel sistem yaklaşımı, bir biyolog olan Ludwig
     
     Von Bertalanffy’nin 1920’lerde öne sürdüğü bir
     
     yaklaşımdır. Buna göre; her sistem kendi çevresinden
     
     bağımsız olarak değil, bütünsellik anlayışı doğrultusunda
     
     çevresiyle ve kendi alt sistemleriyle olan ilişkisi göz
     
     önünde bulundurularak incelenmelidir.
    
Durumsallık yaklaşımı nedir?
     Durumsallık yaklaşımına göre, tüm ortam ve
     
     koşullarda geçecek ve “en doğru” ya da “en iyi” olarak
     
     benimsenecek bir yönetim uygulaması ve örgüt yapısı
     
     yoktur. İşletmenin yapacağı içsel ve dışsal analizler
     
     sonucu kendisine en uygun yönetim uygulamaları ve örgüt
     
     yapısı belirlenmelidir. Durumsallık yaklaşımına göre;
     
     bağımlı değişken olan örgüt yapısı, iç ve dış koşullar olan
     
     bağımsız değişkenlere göre şekillenmekte veya farklılık
     
     göstermektedir. Bu bağlamda, durumsallık yaklaşımının
     
     işletme yönetimine en önemli katkısı “esneklik” olmuştur.
    
     Modern yönetimde gerçekleştirilen belli başlı yönetim
     
     uygulamaları nelerdir? Açıklayınız.
    
     Toplam kalite yönetimi, altı sigma, dengeli ölçüm
     
     kartı belli başlı yönetim uygulamalarından bir kaçıdır.
     
     Toplam kalite yönetimi, kaliteli ürün üretme düşüncesi
     
     üzerine odaklanan bir anlayışa dayanır ve temelinde
     
     standartlara uygunluk bulunmaktadır. Hizmet
     
     işletmelerinin de kalite kavramıyla tanışması, toplam
     
     kalite kavramının anlamının derinleşmesine neden
     
     olmuştur.
     
     Altı sigma, müşteri memnuniyeti odaklı bir uygulamadır.
     
     Bu uygulamanın amacı; kaliteyi artırmak değil müşteri
     
     memnuniyetini sağlamaktır.
     
     Dengeli ölçüm kartı ise Robert Kaplan ve David Norton
     
     tarafından geliştirilmiştir. Uzun dönemli stratejik
     
     amaçların kısa dönemli hedeflere dönüştürülmesine
     
     yardımcı olan bir uygulamadır.
    
     Modern yönetimde yer alan personeli güçlendirmenin
     
     amacı nedir?
    
     Personeli güçlendirme (empowerment), örgüt
     
     bünyesinde çalışanların bilgi ve yetkinlikleri
     
     doğrultusunda inisiyatif alma ve sorun çözmeye yetkili
     
     kılınmalarıdır. Bu şekilde, çalışanların bilgi, beceri ve
     
     motivasyon düzeylerinin yükseltilerek otoritelerini
     
     kullanabilme yolunun açılması amaçlanmaktadır.
    
Değişim mühendisliği ya da süreç yenileme nedir?
     Değişim mühendisliği (reengineering), iş
     
     süreçlerinin yeniden tasarlanmasıdır. Bu yönetim
     
     uygulaması, süreçlerin kurumsal performans
     
     doğrultusunda yeniden tasarlanması, gerekiyorsa tamamen
     
     değiştirilmesi anlamına gelmektedir.
    
Yalın organizasyonlar denildiğinde ne anlaşılmalıdır?
     Örgütün yalın olması “gerek duymadığı her
     
     şeyden kurtulması” olarak tanımlanabilir. Yalın
     
     organizasyonlar; daha az enerji tüketerek, daha az işgücü
     
     kullanarak, daha küçük örgüt yapısıyla önemli maliyet
     
     avantajları yaratarak rakiplerine üstünlük sağlarlar.
    
     Öğrenen örgüt düşüncesi nedir ve nereye
     
     dayanmaktadır?
    
     Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in
     
     1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki
     
     görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte
     
     yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar
     
     çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve
     
     yenilenen dinamik örgütlerdir.
    
     Güncel yönetim yaklaşımlarından biri olan kaynak
     
     bağımlılığı yaklaşımı nedir?
    
     Bu yaklaşıma göre işletmeler, faaliyetlerini
     
     sürdürebilmek için değişlik girdilere ihtiyaç duyar ve bu
     
     girdileri çevrelerinden temin etmek zorundadır. Bu
     
     nedenle kritik ve temini sorunlu girdiler için işletme
     
     yönetimi tarafından önlem alınması gerekmektedir.
     
     Kaynak bağımlılığı yaklaşımı, işletmeyi dışla açık bir
     
     sistem olarak ele alan ve özellikle çevresiyle olan
     
     etkileşimi üzerinde duran bir yaklaşımdır.
    
İşlem maliyeti yaklaşımı nedir?
     İşletme; tedarikçileriyle, işgücüyle (çalışanlarıyla)
     
     ve müşterileriyle işlem (mübadele) yapar ve taraflar
     
     arasında kabul edilebilir bir fiyat oluştuğunda işlem
     
     gerçekleşir. Böylece alıcı ile satıcı arasındaki ilişki son
     
     bulur. Bu yaklaşıma göre gerçekleştirilen işlemler önemli
     
     bir maliyet unsurudur ve yapılacak tasarruflar kurumsal
     
     performans üzerinde doğrudan etkilidir”.
    
Kurumsallık yaklaşımını açıklayınız.
     Kurumsallaşma, “zaman içinde örgütte oluşan,
     
     örgütün kendine özgü işleyişini yansıtan, örgütte bulunan
     
     aktörleri ve örgütü şekillendiren grupları açıklayan ve
     
     örgütü çevresiyle uyumlaştırmanın yollarını gösteren bir
     
     süreçtir.”
    
İlk insanlardan bugüne kadar bilimsel gelişmenin ve bu doğrultuda ortaya çıkan uygulamaların esas tetikleyicisi nedir?
İlk insanlardan bugüne kadar bilimsel gelişmenin ve bu doğrultuda ortaya çıkan uygulamaların esas tetikleyicisi, doğa ile insan arasındaki mücadelenin insan lehine değiştirilebilme çabası olmuştur.
İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlar nelerdir?
İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, eksik olan organların yerini doldurma arzusudur. Örneğin uçak, insanda olmayan bir organın, kanadın yerini; denizaltı solungaçların yerini tutar. İkincisi, organların gücünü artırma arzusudur. Örneğin araba, hızlı bacakların; teleskop, keskin gözlerin; stetoskop ise hassas kulakların yerini doldurur. Üçüncüsü, yaşamı kolaylaştırma, hızlandırma, yükünü hafifletme arzusudur.
1850 ve 2010 yılları arasında yapılan ve her biri uygarlık tarihinin birer dönüm noktası olarak değerlendirilen buluşlardan bazıları nelerdir?
     1850 ve 2010 yılları arasında yapılan ve her biri uygarlık tarihinin birer dönüm noktası olarak değerlendirilen buluşlardan bazıları şunlardır:
     
     Chappe’nin telgrafı (1763), Trvithick’in lokomotifi (1804), Niepce’nin fotoğrafı (1826), Thimonnier’in dikiş makinesini (1830), Orton’un eteri (1846), Belçikalı mühendislerin içten yanmalı motoru (1860), Nobel’in dinamiti (1865), Sholes’in daktiloyu (1867), Bell’in telefonu (1876), Edison’un fonografı (1877), yine Edison’un ampulü (1880), Herts’in elektromanyetik dalgaları (1885), Berliner’in gramofonu (1887), Lumiere Kardeşler’in sinema makinesini (1894), Marconi’nin radyo dalgalarını (1896), Wright Kardeşler’in motorlu uçağı (1903), Fleming’in elektronik vakum tüpünü (diyot) (1904), Korn’un faks makinesini (1922), Baird’in televizyonu (1926), Carlson’un fotokopi makinesini (1938), Chain ve Florey’in penisilini (1940), Bardeen, Brattain ve Schockley’in transistörü (1948), IBM’in bilgisayarı (1951), SSCB’nin uyduyu (1957), Townes ve Schawlow’un lazeri (1958), MIT’nin interneti (1962), Philips şirketinin kompakt diski (CD) (1982), Microsoft’un Windows işletim sistemini (1983), CERN’nin World Wide Web’i (1991), ABD’nin genetik kopyalamayı (1997), ABD’nin insanın gen haritasını (2000) keşfetmesi.
    
Derebeylik toplumu diye isimlendirilen toplum nasıl bir toplumdur?
Köleler için köylü tabirinin kullanılmaya başlandığı toplumlar, derebeylik toplumu (feodal toplum) olarak adlandırılmaktadır.
Klasik yönetim yaklaşımı içinde yer alan yaklaşımlar nelerdir? Açıklayınız.
Klasik yönetim içinde üç ayrı alt yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, öncülüğünü Frederick W. Taylor’un yaptığı bilimsel yönetim yaklaşımı; ikincisi, öncülüğünü Henry Fayol’un yaptığı yönetim süreci yaklaşımı ve üçüncüsü de, öncülüğünü Max Weber’in yaptığı bürokrasi yaklaşımıdır. Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımında, işçilerin verimliliğini ve etkinliğini artıracak uygulamalar üzerinde durulmaktadır. Fayol’un yönetim süreci yaklaşımında, işletmedeki operasyonel uygulamaların (işletmenin fonksiyonları) ve yönetim uygulamalarının (yönetimin fonksiyonları) sınıflandırılması yapılarak, başarılı bir yönetimin ilkeleri (14 ilke) sıralanmaktadır. Max Weber’in bürokrasi yaklaşımında ise örgüt türleri, otorite türleri ve bürokratik örgüt yapısının uygulamaları incelenmektedir
Bilimsel yönetim yaklaşımı, yönetim süreçleri yaklaşımı ve bürokratik yaklaşımın üçünün ortak özellikleri nelerdir?
     Bilimsel yönetim yaklaşımı, yönetim süreçleri yaklaşımı ve bürokratik yaklaşımın üçünün ortak özellikleri aşağıda sıralandığı gibidir:
     
     • Katma değerin (kârın) artırılması ve kurumsal performansın yükseltilmesi üzerinde odaklanmıştır.
     
     • Kural ve norm koyucu, çalışanları zorlayıcı nitelik taşımaktadır, yöneticilerin performansları kârlılık düzeyine göre değerlendirilmektedir.
     
     • Otoriter, merkeziyetçi bir örgüt yapısına ve iletişimin yukarıdan aşağıya doğru olması gerektiğine inanmaktadır.
     
     • Biçimsel örgüt yapısı üzerinde durmakta, biçimsel olmayan örgüt yapısını önemsememektedir.
     
     • İşçiler için çalışma güvencesinin; karar vermekten, inisiyatif kullanmaktan ve sorumluluk almaktan daha önemli olduğuna inanmaktadır.
     
     • İşçilerin genelde rasyonel davrandıklarını ve ücretle motive edilebileceklerini öngörmektedir.
     
     • İşçilerin kişisel sorunlarının işyerindeki verimlilikleri ve etkinlikleri üzerinde önemli olmadığına inanmaktadır.
     
     • Örgüt ve çevresi arasında önemli bir etkileşim olmadığını düşünmektedir.
    
Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı, işletme yönetiminin başarısının dört yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bunlar nelerdir?
Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı, işletme yönetiminin başarısının dört yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bunlar; (1) gerçek bir bilimsel çalışmanın yapılması, (2) işçilerin bilimsel yöntemlerle seçilmesi ve sürekli olarak eğitilmesi, (3) üzerinde bilimsel çalışma yapılan iş ile bilimsel olarak seçilip eğitilen işçilerin bir araya getirilmesi ve bu işçilere yüksek ücret ödenmesi, (4) sosyal tarafların sürekli dostluğuna dayanan bir işbirliğinin kurulması.
Fayol’a göre işletmede gerçekleştirilen faaliyetler kaç gruba ayrılır? Bunlar nelerdir?
     Fayol, işletmede gerçekleştirilen faaliyetlerin (uygulamaların) aşağıda görüldüğü gibi altı gruba ayrılabileceğini öne sürmektedir:
     
     • Teknik uygulamalar (hammaddeyi işleyip mal üretme)
     
     • Ticari uygulamalar (satın alma, satma, değiş-tokuş)
     
     • Mali uygulamalar (sermayenin etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının araştırılması)
     
     • Güvenlik uygulamaları (sermayedarların çıkarlarının ve işletmenin malvarlığının korunması)
     
     • Muhasebe uygulamaları (hisse senetleri ve tahviller, gelirler ve giderler, bilanço, teknik analizler)
     
     • Yönetim uygulamaları (planlama, örgütleme, yöneltme, düzenleştirme, denetleme)
    
Fayol’un yönetim süreci aşamaları nelerdir?
     Fayol, yönetimin evrensel olduğunu vurgulayarak “Yönetim nedir?” sorusunu yönetimi beş ayrı unsura (ya da uygulamaya) ayırarak tanımlamıştır. Fayol’un yaptığı bu sınıflandırma “yönetim süreci” olarak adlandırılmıştır.
     
     • Tahmin etmek ve planlamak: Geleceği öngörüp eylem planını hazırlamak.
     
     • Örgütlemek: İşletmenin eşya (bina, makine, hammadde, malzeme gibi) ve insan yapısını oluşturmak.
     
     • Yöneltmek: Çalışanları faaliyete geçirmek ve bunu sürdürmek.
     
     • Koordine etmek: Tüm faaliyet ve çabaları birbirine bağlamak, bütünleştirmek ve uyumlu hâle getirmek.
     
     • Denetlemek: Her şeyin belirlenmiş davranış standartlarına (normlara/kurallara) ve verilmiş emirlere uygun olarak yapılıp yapılmadığını saptamak.
    
Fayol’un genel yönetim ilkeleri nelerdir?
     • İşbölümü: Uzmanlaşma bireye ustalık kazandırarak daha üretken çalışmasına olanak sağlamaktadır.
     
     • Yetki ve sorumluluk: Emir verme yetkisine sahip olanlar verdikleri emirlerin sorumluluğunu da taşımalıdır.
     
     • Disiplin: İki yönlüdür çünkü çalışanlara emirlerin benimsetilebilmesi için işletme yönetiminin liderlik rolünü üstlenmesi, çalışanların da düzene uymayı kabullenmeleri gerekmektedir.
     
     • Yöneltme (emir-komuta birliği): Taylor’un işlevsel yönetim uygulamasına karşılık Fayol, emir-komuta zincirinde kargaşa çıkmaması için, her astın yalnızca bir üste bağlı olması gerektiğini ileri sürmüştür. Fayol’un bu önerisi yöneticiler arasında daha çok taraftar toplamıştır.
     
     • Yönetim birliği: Benzer uygulamalara katılan kişiler, tek bir eylem planı doğrultusunda ortak amaçlara sahip olmalıdır. Fayol, yönetim birliği ile yöneltme birliğinin birbirine karıştırılmamasını özellikle vurgulamaktadır.
     
     • İşletmenin çıkarlarının (genel çıkarların) kişisel çıkarlara üstünlüğü: İşletme yönetimi işletmenin çıkarlarını her şeyden üstün tutmalıdır.
     
     • Ödüllendirme ve ücret: Fayol’un bazı değişik ücret uygulamalarını değerlendirerek mükemmel ücret sistemi diye bir şeyin var olmadığını belirtmesine karşın, ücretin çalışanların motive edilmesinde önemli bir araç olduğunu benimsediği görülmektedir.
     
     • Merkezîleşme ya da merkezîleşmekten uzaklaşma: Fayol, işletmenin merkezileşme
     
     ya da merkezileşmeden uzaklaşma düzeyinin çalışma koşullarına ve personelin niteliğine bağlı olduğunu öne sürmektedir.
     
     • Hiyerarşi zinciri: Yöneltme birliğinin sağlanmasında hiyerarşi zincirinin çalışmasının ve yatay iletişimin önemli olduğunu belirtmektedir. Ancak Fayol, üstlerin yatay iletişimin yararına inanmadan yatay iletişimi örgütte gerçekleştirebilmenin zorluğuna da değinmektedir.
     
     • Düzen: Hem maddi hem de sosyal düzenin sağlanması gerekmektedir. Maddi düzenin sağlanması, zaman kaybını ve malzemenin gereksiz yere kullanılmasını (israfı) azaltacaktır. Fayol düzen ilkesini “her şey bir yerde ve her şey kendi yerinde” ifadesiyle tanımlamaktadır.
     
     • Eşitlik: İşletmenin çalışanları arasında eşitliği sağlayabilmek için “sevgi ve adalet kavramlarının bütünleştirilmesi” gerekmektedir.
     
     • İstikrarlı görevde kalma süresi: Bu ilke, başarılı yöneticilerin eğitimi için gerekli
     
     olan zaman ve katlanılan giderler açısından önemlidir. Fayol, yönetici personelin işten
     
     ayrılma eğiliminin düşük olduğu işletmelerde kurumsal performansın daha yüksek olacağına inanmaktadır.
     
     • İnisiyatif: Personele inisiyatif kullanma olanağının tanınmasının örgüt için bir güç kaynağı olabileceği belirtilmektedir. Bununla birlikte Fayol, çalışanlara inisiyatif kullanma olanağının tanınmasının “kendini beğenmiş” yöneticilerin işten çıkarılmalarına (feda edilmelerine) neden olabileceğini söylemektedir.
     
     • Ekip ruhu (esprit de corps): İşletme yönetimi çalışanların moralini güçlendirmelidir.
    
Max Weber örgütleri nasıl sınıflandırmıştır?
Max Weber örgütleri; karizmatik, geleneksel ve akılcı-yasal olmak üzere üçlü bir sınıflandırma yaparak analiz etmekte ve akılcı-yasal örgütü “bürokratik örgüt” olarak adlandırmaktadır. Akılcı olarak nitelemesinin nedeni, örgütün hedeflerinin önceden belirlenmesinden kaynaklanmaktadır
Weber’e göre, bürokrasi modeli uygulamada önemli avantajlara sahiptir. Bunlar nelerdir?
     Weber’e göre, bürokrasi modeli uygulamada önemli avantajlara sahiptir:
     
     • Bürokrasi, fazla kırtasiye işi gerektiren işleri yerine getirebilmek için “verimli ve etkili” bir uygulamadır.
     
     • Bürokraside “hesaplanabilirlik” önemli bir uygulama ilkesidir. Kurumsal performansın önceden hesaplanabilir bir şekilde somutlaştırılması (ya da somut hedeflerin önceden belirlenmesi), yöneticilerin başarılarının objektif olarak değerlendirilmesine olanak vermektedir.
     
     • Bürokraside, üzerinde düşünülmüş kurallar ve yönetmelikler nedeniyle uygulamalar “öngörülebilir” bir şekilde gerçekleştirilir: (i) Çalışanlar doğru veya yanlış yaptıklarında neyle karşılaşacaklarını bilirler. (ii) Üretilen hizmetten yararlananlar; ne tür bir hizmeti, hangi kapsamda ve ne zaman alacaklarını bilirler. Bu da uygulamaya duyulan güveni artırır.
     
     • Bürokrasi; makineler, yönergeler, prosedürler gibi insansız teknolojiler yardımıyla çalışanları denetleme eğilimdedir. Uygulamalardaki “otomatizasyon anlayışı” nedeniyle çalışanlar kişisel görüş ve değerlendirmelerde bulunamazlar. Bu da zamanla çalışanların “insansı robotlara” ya da “bilgisayarlara” benzemelerine yol açabilir.
    
Neoklasik yönetim hakkında bilgi veriniz.
Neo-klasik kelime anlamıyla “yeni klasik” anlamına gelmekte ve klasik (üzerinden çokça zaman geçse bile değerini yitirmeyen) yönetim kuramının eksik olan yönlerini tamamlamaktadır. Bu bağlamda, klasik kelimesinin önünde yer alan “neo-(yeni)” eki “daha önce düşünülmemiş, üzerinde durulmamış” anlamında kullanılmaktadır. 1929’da ABD’de başlayan ekonomik krizden çıkabilmek için öngörülen yol “daha verimli çalışmak ve daha çok üretmek” olmuştur. Bu da “Acaba klasik yönetim kuramının ve uygulamalarının eksikleri var mı?” sorusunu gündeme getirmiştir. Bu doğrultuda Elton Mayo ve ekibi tarafından gerçekleştirilen Hawthorne Araştırmaları, böyle düşünenleri haklı çıkarmıştır. Verimliliğin ya da başka deyişle kurumsal performansın daha da artırılmasının klasik yönetim kuramının eksik bıraktığı yön olan “insan unsuruna” önem vererek gerçekleştirilebileceği kanıtlanmıştır.
Neoklasik yönetim hangi varsayıma dayanmaktadır?
Klasik yönetim “akılcı insan (homo rationalis)” varsayımına dayanmaktadır. Neo- klasik yönetim bu varsayımı kabul etmekte, aynı zamanda “duygusal insan (homo sensus)” varsayımını da ekleyerek eksik gördüğü bir yönünü tamamlamaktadır. Bu bağlamda, klasik yönetimde “teknik bir sistem” olarak ele alman işletmenin, neo-klasik yönetimde “sosyal bir sistem” olarak incelenmesi söz konusu olmuştur. Bunda, neo-klasik yönetimin gelişmesine katkıda bulunan araştırmacıların sosyoloji, sosyal psikoloji, psikoloji ve antropoloji gibi değişik alanlardan gelmiş olmaları etkili olmuştur.
Sistem yaklaşımı hakkında bilgi veriniz.
Genel sistem yaklaşımı, bir biyolog olan Ludwig Von Bertalanffy’nin 1920’lerde öne sürdüğü bir yaklaşımdır. Buna göre; her sistem kendi çevresinden bağımsız olarak değil, bütünsellik anlayışı doğrultusunda çevresiyle ve kendi alt sistemleriyle olan ilişkisi göz önünde bulundurularak incelenmelidir. Bertalanffy’e göre “bütünü anlayabilmek için tek tek parçaları veya süreçleri ele almak yetersiz kalmaktadır. Parçalar ve süreçler arası etkileşimi de incelemek gerekmektedir.”
Sistem ve alt sistem kavramlarını açıklayınız.
Sistem, bir bütünü oluşturan unsurların uyumlu şekilde faaliyette bulunmasını sağlayan işlemler bütünüdür. Bu unsurlar sistemin alt sistemlerini ifade etmektedir. Eğer bir sistemi incelemek istiyorsak tek tek alt sistemlerini ve alt sistemlerin birbiriyle ve sistemin tümüyle etkileşimini incelememiz gerekmektedir. Sistem ve alt sistemlere en iyi örnek insan vücududur. İnsan vücudundaki sinir sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi, iskelet sistemi birer alt sistem olarak ele alınabilir. İnsan vücudunu (bütünü) anlamak için, bu alt sistemlerin anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca alt sistemler birbirlerine bağlıdır ve aralarında bir etkileşim söz konusudur.
Sistem yaklaşımında girdi-süreç-çıktı kavramlarını açıklayınız.
Sistemi tanımlayan unsurlar; girdi, süreç, çıktı ve geri bildirimdir. Girdiler; örgütün dışarıdan temin ettiği hammadde (doğa), işgücü (emek), finansal kaynak (sermaye), ve bilgi (teknoloji)dir. Süreç, operasyonel ve yönetsel faaliyetler doğrultusunda şekil değişikliği yapılarak girdilerin çıktıya dönüştürülmesidir. Çıktı; ürün ve/veya hizmet şeklinde gerçekleşebilir ve çıktıların parasal değeri, girdilerin parasal değerinden yüksektir. Geri bildirim yardımıyla dış çevrenin çıktılara olan tepkisi değerlendirilir.
Negatif ve pozitif entropi kavramlarını açıklayınız.
Entropi, doğadaki tüm sistemlerin sonunda kendilerini yok etmelerini ifade etmektedir. Entropinin negatif hâle gelmesi, sistemin hayatta kalmayı başarabilmesi anlamındadır. Buna göre, sistemin değişen çevre koşullarına uyum sağlamayı başardığı ve varlığını sürdürdüğü düşünülmektedir.
Açık-kapalı sistemler hakkında bilgi veriniz.
İşletmenin dış çevresindeki diğer sistemlerle etkileşimde bulunduğunu düşünen görüş “açık sistem”, herhangi bir etkileşimin söz konusu olmadığını düşünen görüş ise “kapalı sistem” anlayışı olarak değerlendirilmektedir. Sistem ile sistemin faaliyette bulunduğu çevre arasında enerji, hammadde ve bilgi alışverişi olması durumunda sistem “açık sistem” olarak adlandırılmaktadır. İşletmenin örgüt yapısının oluşturulmasında dış çevrenin göz önünde bulundurulmaması “kapalı sistem” anlayışının benimsendiği anlamına gelmektedir.
Sinerji ne demektir?
Sinerji, bütünün parçaların toplamından daha fazla bir değer yarattığı ve daha büyük olduğunu ifade etmektedir. Bir sistemin tüm alt sistemleri birleşerek çok daha büyük bir güç olan bütünü (sistemi) oluşturmaktadır.
Durumsallık yaklaşımı hakkında bilgi veriniz.
     Durumsallık yaklaşımına göre, tüm ortam ve koşullarda geçerli olabilecek ve “en doğru” ya da “en iyi” olarak benimsenecek bir yönetim uygulaması ve örgüt yapısı yoktur. İşletmenin yapacağı içsel ve dışsal analizler sonucu kendisine en uygun yönetim uygulamaları ve örgüt yapısı belirlenmelidir. Durumsallık yaklaşımına göre; bağımlı değişken olan örgüt yapısı, iç ve dış koşullar olan bağımsız değişkenlere göre şekillenmekte veya farklılık göstermektedir. Bu
     
     bağlamda, durumsallık yaklaşımının işletme yönetimine en önemli katkısı “esneklik” olmuştur.
    
Toplam kalite yönetimi hakkında bilgi veriniz.
     Günümüzde, bir ürün ve/veya hizmet satabilmek için, önce müşteri grubunun belirlenmesi ve
     
     sonra müşterinin beklentilerini karşılayacak mal ve/veya hizmetlerin üretilmesi gerekmektedir. “Kaliteli ürün üretme” düşüncesi üzerine odaklanan bir anlayışa dayanan toplam kalite yönetiminin temelinde “standartlara uygunluk” bulunmaktadır. Hizmet işletmelerinin de kalite kavramıyla tanışması, toplam kalite kavramının anlamının derinleşmesine neden olmuştur.
    
Altı sigma uygulaması hakkında bilgi veriniz.
Altı Sigma; Günlük faaliyetlerin izlenmesini, kaynakların doğru ve optimal kullanılmasını destekleyebilen bir yönetim uygulamasıdır. Altı sigma “müşteri memnuniyeti odaklı” bir uygulamadır. Bu uygulamanın amacı; kaliteyi artırmak değil müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Yapılan tüm altı sigma uygulamalarının temelinde, müşteri memnuniyeti anlayışı ağır basmaktadır. Müşteri memnuniyeti odaklı bir uygulama olması, “maddi getirisinin yüksek” olmasına neden olmaktadır.
Öğrenen örgütler hakkında bilgi veriniz.
Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in 1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve yenilenen dinamik örgütlerdir. Bu örgütlerin en önemli özelliği, yüksek kurumsal performans düzeyine sahip olmalarıdır. Bu da önemli bir rekabet üstünlüğü anlamına gelmektedir. Örgütler, düşünme yeteneklerini geliştirerek öğrenen örgüt olmaya başlamaktadır. İletişim ve bilginin paylaşımı ya da başka deyişle bilgi yönetimi öğrenen örgütlerin en önemli üstünlüğüdür. Öğrenen örgüt kavramıyla eşanlamlı olarak “bilgi yaratan şirket” kavramını kullanan Nonaka, bilgi toplumunda bilgi işçilerinin istihdam edildiği bir işletmeyi tanımlamaktadır.
Kaynak bağımlılığı kuramı hakkında bilgi veriniz.
Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in 1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve yenilenen dinamik örgütlerdir. Bu örgütlerin en önemli özelliği, yüksek kurumsal performans düzeyine sahip olmalarıdır. Bu da önemli bir rekabet üstünlüğü anlamına gelmektedir. Örgütler, düşünme yeteneklerini geliştirerek öğrenen örgüt olmaya başlamaktadır. İletişim ve bilginin paylaşımı ya da başka deyişle bilgi yönetimi öğrenen örgütlerin en önemli üstünlüğüdür. Öğrenen örgüt kavramıyla eşanlamlı olarak “bilgi yaratan şirket” kavramını kullanan Nonaka, bilgi toplumunda bilgi işçilerinin istihdam edildiği bir işletmeyi tanımlamaktadır.
Bilimsel gelişme nedir?
    Bilimsel gelişme, nesnel bilginin ortaya çıkma,
    
    yayılma ve kullanılma koşullarının incelenmesi ve bu
    
    bağlamda; nitelikleri belirlenmiş bir metodun, yeni bir
    
    düşünme şeklinin ya da daha geniş anlamda dünyayı
    
    görme biçiminin tarihsel süreç içerisindeki oluşumudur.
   
    Bilimsel gelişmenin başlangıcı ne zamana
    
    dayanmaktadır?
   
    Bilimsel gelişmenin başlangıcı, pek çok kaynakta
    
    yazılanın tersine Rönesans’tan sonra değildir, insanlıkla
    
    birlikte başlamıştır. Başlangıç kaynağı da yine pek çok
    
    kaynağın aksine Batı dünyası değildir. Bilimsel gelişme,
    
    Doğu ve Batı uygarlıkları arasında zikzak çizerek
    
    gelişmiştir. Bu nedenle bilim hiçbir ırkın, kültürün,
    
    uygarlığın veya bölgenin tekelinde değildir. İnsanlığın
    
    ortak aklının ürünüdür ve tüm insanlığın malıdır.
   
Yönetim biliminin sosyal bilimlerle ilişkisi nasıldır?
    Yönetim biliminin gelişimi de sosyal bilimlerin
    
    gelişimine paralel olmuştur. Ayrıca yönetim biliminin
    
    hukuk, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, antropoloji
    
    gibi diğer pek çok bilim dalıyla ilişkisi vardır.
   
    Bilimin gündelik yaşama yansıması ne şekilde
    
    gerçekleşir?
   
    Bilimin günlük yaşamdaki yansıması teknolojidir.
    
    İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde
    
    üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlardan birincisi,
    
    eksik olan organların yerini doldurma arzusudur. İkincisi,
    
    organların gücünü artırma arzusudur. Üçüncüsü, yaşamı
    
    kolaylaştırma, hızlandırma, yükünü hafifletme arzusudur.
   
    Üretimde kullanılan enerji kaynağının yönetim
    
    biliminin gelişimine katkısı var mıdır?
   
    Tarihin başlangıcında insan ve hayvan gücü
    
    kullanılırken sonra devreye rüzgar gücü girmiş; 18.
    
    yüzyılla birlikte kömür ve buhar öne çıkmış, 19. yüzyılda
    
    petrol türevleri gibi fosil yakıtlara yönelinmiş, 20.
    
    yüzyılda bunların yanında atom enerjisi, güneş enerjisi,
    
    rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir güç kaynaklarına
    
    başvurulmuştur. Kullanılan enerjinin türü ve miktarı,
    
    gelişmiş ülke sıralamasında kullanılan en önemli
    
    ölçütlerden biridir ve yönetim biliminin gelişimine yapılan
    
    bilimsel katkılar da genellikle bu ülkelerden gelmiştir.
   
Endüstri devrimi öncesi yönetim anlayışı ne şekildedir?
    İlerleyen uygarlık seviyesi ve özellikle köy ile
    
    kent arasındaki kültürel yapının farklılaşması, toplumdaki
    
    mevcut sınıf farklılıklarını artırarak daha kalıcı hale
    
    getirmiştir. Bu dönemde; resim, müzik gibi sanatlara dair
    
    zevkler ve görgü kuralları, kölelerin yeterince verimli
    
    çalışmadığının fark edilmesi ve bazı bölgelerde köle
    
    ayaklanmalarının yaşanması, toprak sahiplerini mevcut
    
    sistemden daha farklı bir çözüm yolu aramaya itmiştir.
    
    Böylece kendilerine üretmedikleri için verimsiz çalışan
    
    kölelerin serbest bırakıldığı ve elde edilen ürünün toprak
    
    sahibi ile köylüler (köleler artık köylüler olmuştur)
    
    arasında eşit olarak paylaşıldığı yeni bir model ortaya
    
    konulmuştur.
   
Endüstri devrimi sonrası yönetim anlayışı nasıldır?
    Bu dönemde, bant tipi üretim sisteminin yarattığı
    
    üretim artışıyla birlikte ucuzlayan mallara gelen talep o
    
    kadar fazla olmuştur ki kimi zaman arz talebi
    
    karşılayamaz hale gelmiştir. Yükselen talebi karşılamak
    
    için, bant tipi üretim sistemine rahatlıkla monte edilen
    
    niteliksiz işçiler ve insan hareketlerini taklit edebilen yeni
    
    iş makineleri üretime katılmıştır. Fabrikalarda yeni iş
    
    olanaklarının ortaya çıkmasıyla birlikte, köylerden
    
    kentlere büyük bir göç yaşanmış ve köylü sınıfının önemli
    
    bir kısmı işçi sınıfına dönüşmüştür.
   
    Klasik yönetimde yer alan yaklaşımlar nelerdir, kısaca
    
    tanımlayınız.
   
    Klasik yönetim içinde üç ayrı alt yaklaşım
    
    bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, öncülüğünü Frederick
    
    W. Taylor’un yaptığı bilimsel yönetim yaklaşımı; ikincisi,
    
    öncülüğünü Henry Fayol’un yaptığı yönetim süreci
    
    yaklaşımı ve üçüncüsü de, öncülüğünü Max Weber’in
    
    yaptığı bürokrasi yaklaşımıdır. Taylor’un bilimsel yönetim
    
    yaklaşımında, işçilerin verimliliğini ve etkinliğini
    
    artıracak uygulamalar üzerinde durulmaktadır. Fayol’un
    
    yönetim süreci yaklaşımında, işletmedeki operasyonel
    
    uygulamaların (işletmenin fonksiyonları) ve yönetim
    
    uygulamalarının (yönetimin fonksiyonları)
    
    sınıflandırılması yapılarak, başarılı bir yönetimin ilkeleri
    
    (14 ilke) sıralanmaktadır. Max Weber’in bürokrasi
    
    yaklaşımında ise örgüt türleri, otorite türleri ve bürokratik
    
    örgüt yapısının uygulamaları incelenmektedir.
   
    Taylor’ın yaklaşımına göre işletme yönetiminin başarısı
    
    nelere bağlıdır?
   
    Taylor, işletme yönetiminin başarısının dört
    
    yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne
    
    sürmektedir. Bunlar; (1) gerçek bir bilimsel çalışmanın yapılması, (2) işçilerin bilimsel yöntemlerle seçilmesi ve
    
    sürekli olarak eğitilmesi, (3) üzerinde bilimsel çalışma
    
    yapılan iş ile bilimsel olarak seçilip eğitilen işçilerin bir
    
    araya getirilmesi ve bu işçilere yüksek ücret ödenmesi, (4)
    
    sosyal tarafların sürekli dostluğuna dayanan bir
    
    işbirliğinin kurulması.
   
    Fayol göre işletmede gerçekleştirilen faaliyetleri nasıl
    
    gruplandırır?
   
    İşletmede gerçekleştirilen faaliyetlerin altı gruba
    
    ayrılabileceğini öne sürmektedir:
    
    1. Teknik uygulamalar
    
    2. Ticari uygulamalar
    
    3. Mali uygulamalar
    
    4. Güvenlik uygulamaları
    
    5. Muhasebe uygulamaları
    
    6. Yönetim uygulamaları
    
    Fayol’a göre; işletmeler basit ya da karmaşık, büyük ya da
    
    küçük olsunlar, yukarıda sıralanan altı faaliyet grubu farklı
    
    kapsamlarda gerçekleştirilseler bile, işletmelerin genelinde
    
    bulunmaktadır.
   
    Weber örgütleri nasıl sınıflandırır ve bürokratik örgüt
    
    nedir?
   
    Max Weber örgütleri; karizmatik, geleneksel ve
    
    akılcı-yasal olarak sınıflandırır ve akılcı-yasal örgütü
    
    “bürokratik örgüt” olarak adlandırır. Akılcı olarak
    
    nitelemesinin nedeni örgütün hedeflerinin önceden
    
    belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Yasal olarak
    
    nitelemesinin nedeni ise görevini yerine getirirken örgüt
    
    üyesinin otoritesini yasalar, yönetmelikler, yönergeler ve
    
    kurallar doğrultusunda kullanmasıdır. Bu tür örgütler için
    
    Weber “bürokrasi” kavramını kullanmaktadır.
   
Neoklasik yönetim nedir?
    Klasik yönetim “akılcı insan” varsayımına
    
    dayanmaktadır. Neo-klasik yönetim bu varsayımı kabul
    
    etmekte, aynı zamanda “duygusal insan” varsayımını da
    
    ekleyerek eksik gördüğü bir yönünü tamamlamaktadır. Bu
    
    bağlamda, klasik yönetimde “teknik bir sistem” olarak ele
    
    alman işletmenin, neo-klasik yönetimde “sosyal bir
    
    sistem” olarak incelenmesi söz konusu olmuştur. Bunda,
    
    neo-klasik yönetimin gelişmesine katkıda bulunan
    
    araştırmacıların sosyoloji, sosyal psikoloji, psikoloji ve
    
    antropoloji gibi değişik alanlardan gelmiş olmaları etkili
    
    olmuştur.
   
Modern yönetim nedir?
    Modern yönetim; sistem yaklaşımı ve durumsallık
    
    yaklaşımı olarak adlandırılan iki yaklaşımdan
    
    oluşmaktadır. Bu yaklaşımların temelinde; işletme olarak
    
    adlandırılan bütünü meydana getiren unsurların analiz
    
    yoluyla ayrılması ve tek tek ele alınıp ayrıntılı olarak
    
    incelenmesinden sonra bütünün sentezlenerek yeniden
    
    oluşturulması bulunmaktadır. Böylece, işletme olarak
    
    adlandırılan bütünün “özü” anlaşılabilir. Parçalar bütüne
    
    katkıda bulundukları ölçüde önemlidir. Böyle bir
    
    yaklaşım, işletmenin amaçlarına ulaşmasını sağlayacak
    
    uygulamaların gerçekleştirilmesini kolaylaştırır.
   
Genel sistem yaklaşımı nedir?
    Genel sistem yaklaşımı, bir biyolog olan Ludwig
    
    Von Bertalanffy’nin 1920’lerde öne sürdüğü bir
    
    yaklaşımdır. Buna göre; her sistem kendi çevresinden
    
    bağımsız olarak değil, bütünsellik anlayışı doğrultusunda
    
    çevresiyle ve kendi alt sistemleriyle olan ilişkisi göz
    
    önünde bulundurularak incelenmelidir.
   
Durumsallık yaklaşımı nedir?
    Durumsallık yaklaşımına göre, tüm ortam ve
    
    koşullarda geçecek ve “en doğru” ya da “en iyi” olarak
    
    benimsenecek bir yönetim uygulaması ve örgüt yapısı
    
    yoktur. İşletmenin yapacağı içsel ve dışsal analizler
    
    sonucu kendisine en uygun yönetim uygulamaları ve örgüt
    
    yapısı belirlenmelidir. Durumsallık yaklaşımına göre;
    
    bağımlı değişken olan örgüt yapısı, iç ve dış koşullar olan
    
    bağımsız değişkenlere göre şekillenmekte veya farklılık
    
    göstermektedir. Bu bağlamda, durumsallık yaklaşımının
    
    işletme yönetimine en önemli katkısı “esneklik” olmuştur.
   
    Modern yönetimde gerçekleştirilen belli başlı yönetim
    
    uygulamaları nelerdir? Açıklayınız.
   
    Toplam kalite yönetimi, altı sigma, dengeli ölçüm
    
    kartı belli başlı yönetim uygulamalarından bir kaçıdır.
    
    Toplam kalite yönetimi, kaliteli ürün üretme düşüncesi
    
    üzerine odaklanan bir anlayışa dayanır ve temelinde
    
    standartlara uygunluk bulunmaktadır. Hizmet
    
    işletmelerinin de kalite kavramıyla tanışması, toplam
    
    kalite kavramının anlamının derinleşmesine neden
    
    olmuştur.
    
    Altı sigma, müşteri memnuniyeti odaklı bir uygulamadır.
    
    Bu uygulamanın amacı; kaliteyi artırmak değil müşteri
    
    memnuniyetini sağlamaktır.
    
    Dengeli ölçüm kartı ise Robert Kaplan ve David Norton
    
    tarafından geliştirilmiştir. Uzun dönemli stratejik
    
    amaçların kısa dönemli hedeflere dönüştürülmesine
    
    yardımcı olan bir uygulamadır.
   
    Modern yönetimde yer alan personeli güçlendirmenin
    
    amacı nedir?
   
    Personeli güçlendirme (empowerment), örgüt
    
    bünyesinde çalışanların bilgi ve yetkinlikleri
    
    doğrultusunda inisiyatif alma ve sorun çözmeye yetkili
    
    kılınmalarıdır. Bu şekilde, çalışanların bilgi, beceri ve
    
    motivasyon düzeylerinin yükseltilerek otoritelerini
    
    kullanabilme yolunun açılması amaçlanmaktadır.
   
Değişim mühendisliği ya da süreç yenileme nedir?
    Değişim mühendisliği (reengineering), iş
    
    süreçlerinin yeniden tasarlanmasıdır. Bu yönetim
    
    uygulaması, süreçlerin kurumsal performans
    
    doğrultusunda yeniden tasarlanması, gerekiyorsa tamamen
    
    değiştirilmesi anlamına gelmektedir.
   
Yalın organizasyonlar denildiğinde ne anlaşılmalıdır?
    Örgütün yalın olması “gerek duymadığı her
    
    şeyden kurtulması” olarak tanımlanabilir. Yalın
    
    organizasyonlar; daha az enerji tüketerek, daha az işgücü
    
    kullanarak, daha küçük örgüt yapısıyla önemli maliyet
    
    avantajları yaratarak rakiplerine üstünlük sağlarlar.
   
    Öğrenen örgüt düşüncesi nedir ve nereye
    
    dayanmaktadır?
   
    Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in
    
    1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki
    
    görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte
    
    yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar
    
    çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve
    
    yenilenen dinamik örgütlerdir.
   
    Güncel yönetim yaklaşımlarından biri olan kaynak
    
    bağımlılığı yaklaşımı nedir?
   
    Bu yaklaşıma göre işletmeler, faaliyetlerini
    
    sürdürebilmek için değişlik girdilere ihtiyaç duyar ve bu
    
    girdileri çevrelerinden temin etmek zorundadır. Bu
    
    nedenle kritik ve temini sorunlu girdiler için işletme
    
    yönetimi tarafından önlem alınması gerekmektedir.
    
    Kaynak bağımlılığı yaklaşımı, işletmeyi dışla açık bir
    
    sistem olarak ele alan ve özellikle çevresiyle olan
    
    etkileşimi üzerinde duran bir yaklaşımdır.
   
İşlem maliyeti yaklaşımı nedir?
    İşletme; tedarikçileriyle, işgücüyle (çalışanlarıyla)
    
    ve müşterileriyle işlem (mübadele) yapar ve taraflar
    
    arasında kabul edilebilir bir fiyat oluştuğunda işlem
    
    gerçekleşir. Böylece alıcı ile satıcı arasındaki ilişki son
    
    bulur. Bu yaklaşıma göre gerçekleştirilen işlemler önemli
    
    bir maliyet unsurudur ve yapılacak tasarruflar kurumsal
    
    performans üzerinde doğrudan etkilidir”.
   
Kurumsallık yaklaşımını açıklayınız.
    Kurumsallaşma, “zaman içinde örgütte oluşan,
    
    örgütün kendine özgü işleyişini yansıtan, örgütte bulunan
    
    aktörleri ve örgütü şekillendiren grupları açıklayan ve
    
    örgütü çevresiyle uyumlaştırmanın yollarını gösteren bir
    
    süreçtir.”
   
İlk insanlardan bugüne kadar bilimsel gelişmenin ve bu doğrultuda ortaya çıkan uygulamaların esas tetikleyicisi nedir?
İlk insanlardan bugüne kadar bilimsel gelişmenin ve bu doğrultuda ortaya çıkan uygulamaların esas tetikleyicisi, doğa ile insan arasındaki mücadelenin insan lehine değiştirilebilme çabası olmuştur.
İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlar nelerdir?
İnsanoğlunun araç ve/veya uygulama geliştirmesi genelde üç temel düşünceye dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, eksik olan organların yerini doldurma arzusudur. Örneğin uçak, insanda olmayan bir organın, kanadın yerini; denizaltı solungaçların yerini tutar. İkincisi, organların gücünü artırma arzusudur. Örneğin araba, hızlı bacakların; teleskop, keskin gözlerin; stetoskop ise hassas kulakların yerini doldurur. Üçüncüsü, yaşamı kolaylaştırma, hızlandırma, yükünü hafifletme arzusudur.
1850 ve 2010 yılları arasında yapılan ve her biri uygarlık tarihinin birer dönüm noktası olarak değerlendirilen buluşlardan bazıları nelerdir?
    1850 ve 2010 yılları arasında yapılan ve her biri uygarlık tarihinin birer dönüm noktası olarak değerlendirilen buluşlardan bazıları şunlardır:
    
    Chappe’nin telgrafı (1763), Trvithick’in lokomotifi (1804), Niepce’nin fotoğrafı (1826), Thimonnier’in dikiş makinesini (1830), Orton’un eteri (1846), Belçikalı mühendislerin içten yanmalı motoru (1860), Nobel’in dinamiti (1865), Sholes’in daktiloyu (1867), Bell’in telefonu (1876), Edison’un fonografı (1877), yine Edison’un ampulü (1880), Herts’in elektromanyetik dalgaları (1885), Berliner’in gramofonu (1887), Lumiere Kardeşler’in sinema makinesini (1894), Marconi’nin radyo dalgalarını (1896), Wright Kardeşler’in motorlu uçağı (1903), Fleming’in elektronik vakum tüpünü (diyot) (1904), Korn’un faks makinesini (1922), Baird’in televizyonu (1926), Carlson’un fotokopi makinesini (1938), Chain ve Florey’in penisilini (1940), Bardeen, Brattain ve Schockley’in transistörü (1948), IBM’in bilgisayarı (1951), SSCB’nin uyduyu (1957), Townes ve Schawlow’un lazeri (1958), MIT’nin interneti (1962), Philips şirketinin kompakt diski (CD) (1982), Microsoft’un Windows işletim sistemini (1983), CERN’nin World Wide Web’i (1991), ABD’nin genetik kopyalamayı (1997), ABD’nin insanın gen haritasını (2000) keşfetmesi.
   
Derebeylik toplumu diye isimlendirilen toplum nasıl bir toplumdur?
Köleler için köylü tabirinin kullanılmaya başlandığı toplumlar, derebeylik toplumu (feodal toplum) olarak adlandırılmaktadır.
Klasik yönetim yaklaşımı içinde yer alan yaklaşımlar nelerdir? Açıklayınız.
Klasik yönetim içinde üç ayrı alt yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, öncülüğünü Frederick W. Taylor’un yaptığı bilimsel yönetim yaklaşımı; ikincisi, öncülüğünü Henry Fayol’un yaptığı yönetim süreci yaklaşımı ve üçüncüsü de, öncülüğünü Max Weber’in yaptığı bürokrasi yaklaşımıdır. Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımında, işçilerin verimliliğini ve etkinliğini artıracak uygulamalar üzerinde durulmaktadır. Fayol’un yönetim süreci yaklaşımında, işletmedeki operasyonel uygulamaların (işletmenin fonksiyonları) ve yönetim uygulamalarının (yönetimin fonksiyonları) sınıflandırılması yapılarak, başarılı bir yönetimin ilkeleri (14 ilke) sıralanmaktadır. Max Weber’in bürokrasi yaklaşımında ise örgüt türleri, otorite türleri ve bürokratik örgüt yapısının uygulamaları incelenmektedir
Bilimsel yönetim yaklaşımı, yönetim süreçleri yaklaşımı ve bürokratik yaklaşımın üçünün ortak özellikleri nelerdir?
    Bilimsel yönetim yaklaşımı, yönetim süreçleri yaklaşımı ve bürokratik yaklaşımın üçünün ortak özellikleri aşağıda sıralandığı gibidir:
    
    • Katma değerin (kârın) artırılması ve kurumsal performansın yükseltilmesi üzerinde odaklanmıştır.
    
    • Kural ve norm koyucu, çalışanları zorlayıcı nitelik taşımaktadır, yöneticilerin performansları kârlılık düzeyine göre değerlendirilmektedir.
    
    • Otoriter, merkeziyetçi bir örgüt yapısına ve iletişimin yukarıdan aşağıya doğru olması gerektiğine inanmaktadır.
    
    • Biçimsel örgüt yapısı üzerinde durmakta, biçimsel olmayan örgüt yapısını önemsememektedir.
    
    • İşçiler için çalışma güvencesinin; karar vermekten, inisiyatif kullanmaktan ve sorumluluk almaktan daha önemli olduğuna inanmaktadır.
    
    • İşçilerin genelde rasyonel davrandıklarını ve ücretle motive edilebileceklerini öngörmektedir.
    
    • İşçilerin kişisel sorunlarının işyerindeki verimlilikleri ve etkinlikleri üzerinde önemli olmadığına inanmaktadır.
    
    • Örgüt ve çevresi arasında önemli bir etkileşim olmadığını düşünmektedir.
   
Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı, işletme yönetiminin başarısının dört yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bunlar nelerdir?
Taylor’un bilimsel yönetim yaklaşımı, işletme yönetiminin başarısının dört yönetim ilkesinin uygulanmasına bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bunlar; (1) gerçek bir bilimsel çalışmanın yapılması, (2) işçilerin bilimsel yöntemlerle seçilmesi ve sürekli olarak eğitilmesi, (3) üzerinde bilimsel çalışma yapılan iş ile bilimsel olarak seçilip eğitilen işçilerin bir araya getirilmesi ve bu işçilere yüksek ücret ödenmesi, (4) sosyal tarafların sürekli dostluğuna dayanan bir işbirliğinin kurulması.
Fayol’a göre işletmede gerçekleştirilen faaliyetler kaç gruba ayrılır? Bunlar nelerdir?
    Fayol, işletmede gerçekleştirilen faaliyetlerin (uygulamaların) aşağıda görüldüğü gibi altı gruba ayrılabileceğini öne sürmektedir:
    
    • Teknik uygulamalar (hammaddeyi işleyip mal üretme)
    
    • Ticari uygulamalar (satın alma, satma, değiş-tokuş)
    
    • Mali uygulamalar (sermayenin etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının araştırılması)
    
    • Güvenlik uygulamaları (sermayedarların çıkarlarının ve işletmenin malvarlığının korunması)
    
    • Muhasebe uygulamaları (hisse senetleri ve tahviller, gelirler ve giderler, bilanço, teknik analizler)
    
    • Yönetim uygulamaları (planlama, örgütleme, yöneltme, düzenleştirme, denetleme)
   
Fayol’un yönetim süreci aşamaları nelerdir?
    Fayol, yönetimin evrensel olduğunu vurgulayarak “Yönetim nedir?” sorusunu yönetimi beş ayrı unsura (ya da uygulamaya) ayırarak tanımlamıştır. Fayol’un yaptığı bu sınıflandırma “yönetim süreci” olarak adlandırılmıştır.
    
    • Tahmin etmek ve planlamak: Geleceği öngörüp eylem planını hazırlamak.
    
    • Örgütlemek: İşletmenin eşya (bina, makine, hammadde, malzeme gibi) ve insan yapısını oluşturmak.
    
    • Yöneltmek: Çalışanları faaliyete geçirmek ve bunu sürdürmek.
    
    • Koordine etmek: Tüm faaliyet ve çabaları birbirine bağlamak, bütünleştirmek ve uyumlu hâle getirmek.
    
    • Denetlemek: Her şeyin belirlenmiş davranış standartlarına (normlara/kurallara) ve verilmiş emirlere uygun olarak yapılıp yapılmadığını saptamak.
   
Fayol’un genel yönetim ilkeleri nelerdir?
    • İşbölümü: Uzmanlaşma bireye ustalık kazandırarak daha üretken çalışmasına olanak sağlamaktadır.
    
    • Yetki ve sorumluluk: Emir verme yetkisine sahip olanlar verdikleri emirlerin sorumluluğunu da taşımalıdır.
    
    • Disiplin: İki yönlüdür çünkü çalışanlara emirlerin benimsetilebilmesi için işletme yönetiminin liderlik rolünü üstlenmesi, çalışanların da düzene uymayı kabullenmeleri gerekmektedir.
    
    • Yöneltme (emir-komuta birliği): Taylor’un işlevsel yönetim uygulamasına karşılık Fayol, emir-komuta zincirinde kargaşa çıkmaması için, her astın yalnızca bir üste bağlı olması gerektiğini ileri sürmüştür. Fayol’un bu önerisi yöneticiler arasında daha çok taraftar toplamıştır.
    
    • Yönetim birliği: Benzer uygulamalara katılan kişiler, tek bir eylem planı doğrultusunda ortak amaçlara sahip olmalıdır. Fayol, yönetim birliği ile yöneltme birliğinin birbirine karıştırılmamasını özellikle vurgulamaktadır.
    
    • İşletmenin çıkarlarının (genel çıkarların) kişisel çıkarlara üstünlüğü: İşletme yönetimi işletmenin çıkarlarını her şeyden üstün tutmalıdır.
    
    • Ödüllendirme ve ücret: Fayol’un bazı değişik ücret uygulamalarını değerlendirerek mükemmel ücret sistemi diye bir şeyin var olmadığını belirtmesine karşın, ücretin çalışanların motive edilmesinde önemli bir araç olduğunu benimsediği görülmektedir.
    
    • Merkezîleşme ya da merkezîleşmekten uzaklaşma: Fayol, işletmenin merkezileşme
    
    ya da merkezileşmeden uzaklaşma düzeyinin çalışma koşullarına ve personelin niteliğine bağlı olduğunu öne sürmektedir.
    
    • Hiyerarşi zinciri: Yöneltme birliğinin sağlanmasında hiyerarşi zincirinin çalışmasının ve yatay iletişimin önemli olduğunu belirtmektedir. Ancak Fayol, üstlerin yatay iletişimin yararına inanmadan yatay iletişimi örgütte gerçekleştirebilmenin zorluğuna da değinmektedir.
    
    • Düzen: Hem maddi hem de sosyal düzenin sağlanması gerekmektedir. Maddi düzenin sağlanması, zaman kaybını ve malzemenin gereksiz yere kullanılmasını (israfı) azaltacaktır. Fayol düzen ilkesini “her şey bir yerde ve her şey kendi yerinde” ifadesiyle tanımlamaktadır.
    
    • Eşitlik: İşletmenin çalışanları arasında eşitliği sağlayabilmek için “sevgi ve adalet kavramlarının bütünleştirilmesi” gerekmektedir.
    
    • İstikrarlı görevde kalma süresi: Bu ilke, başarılı yöneticilerin eğitimi için gerekli
    
    olan zaman ve katlanılan giderler açısından önemlidir. Fayol, yönetici personelin işten
    
    ayrılma eğiliminin düşük olduğu işletmelerde kurumsal performansın daha yüksek olacağına inanmaktadır.
    
    • İnisiyatif: Personele inisiyatif kullanma olanağının tanınmasının örgüt için bir güç kaynağı olabileceği belirtilmektedir. Bununla birlikte Fayol, çalışanlara inisiyatif kullanma olanağının tanınmasının “kendini beğenmiş” yöneticilerin işten çıkarılmalarına (feda edilmelerine) neden olabileceğini söylemektedir.
    
    • Ekip ruhu (esprit de corps): İşletme yönetimi çalışanların moralini güçlendirmelidir.
   
Max Weber örgütleri nasıl sınıflandırmıştır?
Max Weber örgütleri; karizmatik, geleneksel ve akılcı-yasal olmak üzere üçlü bir sınıflandırma yaparak analiz etmekte ve akılcı-yasal örgütü “bürokratik örgüt” olarak adlandırmaktadır. Akılcı olarak nitelemesinin nedeni, örgütün hedeflerinin önceden belirlenmesinden kaynaklanmaktadır
Weber’e göre, bürokrasi modeli uygulamada önemli avantajlara sahiptir. Bunlar nelerdir?
    Weber’e göre, bürokrasi modeli uygulamada önemli avantajlara sahiptir:
    
    • Bürokrasi, fazla kırtasiye işi gerektiren işleri yerine getirebilmek için “verimli ve etkili” bir uygulamadır.
    
    • Bürokraside “hesaplanabilirlik” önemli bir uygulama ilkesidir. Kurumsal performansın önceden hesaplanabilir bir şekilde somutlaştırılması (ya da somut hedeflerin önceden belirlenmesi), yöneticilerin başarılarının objektif olarak değerlendirilmesine olanak vermektedir.
    
    • Bürokraside, üzerinde düşünülmüş kurallar ve yönetmelikler nedeniyle uygulamalar “öngörülebilir” bir şekilde gerçekleştirilir: (i) Çalışanlar doğru veya yanlış yaptıklarında neyle karşılaşacaklarını bilirler. (ii) Üretilen hizmetten yararlananlar; ne tür bir hizmeti, hangi kapsamda ve ne zaman alacaklarını bilirler. Bu da uygulamaya duyulan güveni artırır.
    
    • Bürokrasi; makineler, yönergeler, prosedürler gibi insansız teknolojiler yardımıyla çalışanları denetleme eğilimdedir. Uygulamalardaki “otomatizasyon anlayışı” nedeniyle çalışanlar kişisel görüş ve değerlendirmelerde bulunamazlar. Bu da zamanla çalışanların “insansı robotlara” ya da “bilgisayarlara” benzemelerine yol açabilir.
   
Neoklasik yönetim hakkında bilgi veriniz.
Neo-klasik kelime anlamıyla “yeni klasik” anlamına gelmekte ve klasik (üzerinden çokça zaman geçse bile değerini yitirmeyen) yönetim kuramının eksik olan yönlerini tamamlamaktadır. Bu bağlamda, klasik kelimesinin önünde yer alan “neo-(yeni)” eki “daha önce düşünülmemiş, üzerinde durulmamış” anlamında kullanılmaktadır. 1929’da ABD’de başlayan ekonomik krizden çıkabilmek için öngörülen yol “daha verimli çalışmak ve daha çok üretmek” olmuştur. Bu da “Acaba klasik yönetim kuramının ve uygulamalarının eksikleri var mı?” sorusunu gündeme getirmiştir. Bu doğrultuda Elton Mayo ve ekibi tarafından gerçekleştirilen Hawthorne Araştırmaları, böyle düşünenleri haklı çıkarmıştır. Verimliliğin ya da başka deyişle kurumsal performansın daha da artırılmasının klasik yönetim kuramının eksik bıraktığı yön olan “insan unsuruna” önem vererek gerçekleştirilebileceği kanıtlanmıştır.
Neoklasik yönetim hangi varsayıma dayanmaktadır?
Klasik yönetim “akılcı insan (homo rationalis)” varsayımına dayanmaktadır. Neo- klasik yönetim bu varsayımı kabul etmekte, aynı zamanda “duygusal insan (homo sensus)” varsayımını da ekleyerek eksik gördüğü bir yönünü tamamlamaktadır. Bu bağlamda, klasik yönetimde “teknik bir sistem” olarak ele alman işletmenin, neo-klasik yönetimde “sosyal bir sistem” olarak incelenmesi söz konusu olmuştur. Bunda, neo-klasik yönetimin gelişmesine katkıda bulunan araştırmacıların sosyoloji, sosyal psikoloji, psikoloji ve antropoloji gibi değişik alanlardan gelmiş olmaları etkili olmuştur.
Sistem yaklaşımı hakkında bilgi veriniz.
Genel sistem yaklaşımı, bir biyolog olan Ludwig Von Bertalanffy’nin 1920’lerde öne sürdüğü bir yaklaşımdır. Buna göre; her sistem kendi çevresinden bağımsız olarak değil, bütünsellik anlayışı doğrultusunda çevresiyle ve kendi alt sistemleriyle olan ilişkisi göz önünde bulundurularak incelenmelidir. Bertalanffy’e göre “bütünü anlayabilmek için tek tek parçaları veya süreçleri ele almak yetersiz kalmaktadır. Parçalar ve süreçler arası etkileşimi de incelemek gerekmektedir.”
Sistem ve alt sistem kavramlarını açıklayınız.
Sistem, bir bütünü oluşturan unsurların uyumlu şekilde faaliyette bulunmasını sağlayan işlemler bütünüdür. Bu unsurlar sistemin alt sistemlerini ifade etmektedir. Eğer bir sistemi incelemek istiyorsak tek tek alt sistemlerini ve alt sistemlerin birbiriyle ve sistemin tümüyle etkileşimini incelememiz gerekmektedir. Sistem ve alt sistemlere en iyi örnek insan vücududur. İnsan vücudundaki sinir sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi, iskelet sistemi birer alt sistem olarak ele alınabilir. İnsan vücudunu (bütünü) anlamak için, bu alt sistemlerin anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca alt sistemler birbirlerine bağlıdır ve aralarında bir etkileşim söz konusudur.
Sistem yaklaşımında girdi-süreç-çıktı kavramlarını açıklayınız.
Sistemi tanımlayan unsurlar; girdi, süreç, çıktı ve geri bildirimdir. Girdiler; örgütün dışarıdan temin ettiği hammadde (doğa), işgücü (emek), finansal kaynak (sermaye), ve bilgi (teknoloji)dir. Süreç, operasyonel ve yönetsel faaliyetler doğrultusunda şekil değişikliği yapılarak girdilerin çıktıya dönüştürülmesidir. Çıktı; ürün ve/veya hizmet şeklinde gerçekleşebilir ve çıktıların parasal değeri, girdilerin parasal değerinden yüksektir. Geri bildirim yardımıyla dış çevrenin çıktılara olan tepkisi değerlendirilir.
Negatif ve pozitif entropi kavramlarını açıklayınız.
Entropi, doğadaki tüm sistemlerin sonunda kendilerini yok etmelerini ifade etmektedir. Entropinin negatif hâle gelmesi, sistemin hayatta kalmayı başarabilmesi anlamındadır. Buna göre, sistemin değişen çevre koşullarına uyum sağlamayı başardığı ve varlığını sürdürdüğü düşünülmektedir.
Açık-kapalı sistemler hakkında bilgi veriniz.
İşletmenin dış çevresindeki diğer sistemlerle etkileşimde bulunduğunu düşünen görüş “açık sistem”, herhangi bir etkileşimin söz konusu olmadığını düşünen görüş ise “kapalı sistem” anlayışı olarak değerlendirilmektedir. Sistem ile sistemin faaliyette bulunduğu çevre arasında enerji, hammadde ve bilgi alışverişi olması durumunda sistem “açık sistem” olarak adlandırılmaktadır. İşletmenin örgüt yapısının oluşturulmasında dış çevrenin göz önünde bulundurulmaması “kapalı sistem” anlayışının benimsendiği anlamına gelmektedir.
Sinerji ne demektir?
Sinerji, bütünün parçaların toplamından daha fazla bir değer yarattığı ve daha büyük olduğunu ifade etmektedir. Bir sistemin tüm alt sistemleri birleşerek çok daha büyük bir güç olan bütünü (sistemi) oluşturmaktadır.
Durumsallık yaklaşımı hakkında bilgi veriniz.
    Durumsallık yaklaşımına göre, tüm ortam ve koşullarda geçerli olabilecek ve “en doğru” ya da “en iyi” olarak benimsenecek bir yönetim uygulaması ve örgüt yapısı yoktur. İşletmenin yapacağı içsel ve dışsal analizler sonucu kendisine en uygun yönetim uygulamaları ve örgüt yapısı belirlenmelidir. Durumsallık yaklaşımına göre; bağımlı değişken olan örgüt yapısı, iç ve dış koşullar olan bağımsız değişkenlere göre şekillenmekte veya farklılık göstermektedir. Bu
    
    bağlamda, durumsallık yaklaşımının işletme yönetimine en önemli katkısı “esneklik” olmuştur.
   
Toplam kalite yönetimi hakkında bilgi veriniz.
    Günümüzde, bir ürün ve/veya hizmet satabilmek için, önce müşteri grubunun belirlenmesi ve
    
    sonra müşterinin beklentilerini karşılayacak mal ve/veya hizmetlerin üretilmesi gerekmektedir. “Kaliteli ürün üretme” düşüncesi üzerine odaklanan bir anlayışa dayanan toplam kalite yönetiminin temelinde “standartlara uygunluk” bulunmaktadır. Hizmet işletmelerinin de kalite kavramıyla tanışması, toplam kalite kavramının anlamının derinleşmesine neden olmuştur.
   
Altı sigma uygulaması hakkında bilgi veriniz.
Altı Sigma; Günlük faaliyetlerin izlenmesini, kaynakların doğru ve optimal kullanılmasını destekleyebilen bir yönetim uygulamasıdır. Altı sigma “müşteri memnuniyeti odaklı” bir uygulamadır. Bu uygulamanın amacı; kaliteyi artırmak değil müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Yapılan tüm altı sigma uygulamalarının temelinde, müşteri memnuniyeti anlayışı ağır basmaktadır. Müşteri memnuniyeti odaklı bir uygulama olması, “maddi getirisinin yüksek” olmasına neden olmaktadır.
Öğrenen örgütler hakkında bilgi veriniz.
Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in 1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve yenilenen dinamik örgütlerdir. Bu örgütlerin en önemli özelliği, yüksek kurumsal performans düzeyine sahip olmalarıdır. Bu da önemli bir rekabet üstünlüğü anlamına gelmektedir. Örgütler, düşünme yeteneklerini geliştirerek öğrenen örgüt olmaya başlamaktadır. İletişim ve bilginin paylaşımı ya da başka deyişle bilgi yönetimi öğrenen örgütlerin en önemli üstünlüğüdür. Öğrenen örgüt kavramıyla eşanlamlı olarak “bilgi yaratan şirket” kavramını kullanan Nonaka, bilgi toplumunda bilgi işçilerinin istihdam edildiği bir işletmeyi tanımlamaktadır.
Kaynak bağımlılığı kuramı hakkında bilgi veriniz.
Öğrenen örgüt uygulaması, Peter Senge’in 1990’da yayımlanan “Beşinci Disiplin” adlı kitabındaki görüşlerine dayanmaktadır. Öğrenen örgütler, geçmişte yaşadığı olaylardan ve yapılan hatalardan sonuçlar çıkaran, olayların nedenlerini araştırarak sürekli gelişen ve yenilenen dinamik örgütlerdir. Bu örgütlerin en önemli özelliği, yüksek kurumsal performans düzeyine sahip olmalarıdır. Bu da önemli bir rekabet üstünlüğü anlamına gelmektedir. Örgütler, düşünme yeteneklerini geliştirerek öğrenen örgüt olmaya başlamaktadır. İletişim ve bilginin paylaşımı ya da başka deyişle bilgi yönetimi öğrenen örgütlerin en önemli üstünlüğüdür. Öğrenen örgüt kavramıyla eşanlamlı olarak “bilgi yaratan şirket” kavramını kullanan Nonaka, bilgi toplumunda bilgi işçilerinin istihdam edildiği bir işletmeyi tanımlamaktadır.