1 –
     
      Proficiency Sınavı
     
     (
     
      Proficiency Sınavı
     
     için Bireysel – Özel Ders )
    
   
   
   
    
     2 –
     
      Proficiency Sınavı
     
     (
     
      Proficiency Sınavı
     
     için 4 kişilik Gruplarla Ders )
    
   
  
   
    (AND) …. EITHER : de, da (olumsuz cümlelerde)
   
   
   
    *Mary doesn’t speak German, and I don’t either.
   
   
   
    Mary Almanca konuşmaz ve bende konuşmam.
   
   
   
    *My sister didn’t have much money, I didn’t either.
   
   
   
    Heen suçu çocuklara atmayacak ve bende (atmayacağım).
   
   
   
    BESIDES (THAT) : bundan başka; üstelik
   
   
   
    *It is too late to go for a walk; besides (that), I am very tired.
   
   
   
    Yürüyüşe çıkmak için vakit çok geç, üstelik çok da yorgunum.
   
   
   
    *I have a lot of work to do, besides, I don’t have enough money to go to the circus.
   
   
   
    Yapılacak bir hayli işim var, bundan başka sirke gitmek için yeteri kadar param da yok.
   
   
   
    MOREOVER : bundan başka; üstelik
   
   
   
    *My father was very tired from lack of sleep; moreover, he had a bad cold.
   
   
   
    Babam uykusuzluktan çok yorgun idi, üstelik soğuk da almıştı.
   
  
   
    
     
    
    *I don’t have any wish to see that film; moreover, I have got to study my lessons.
   
   
   
    Bu filmi görmek için hiç isteğim yok, üstelik derslerimi çalışmam da gerekiyor.
   
   
   
    FURTHERMORE :  bundan başka; üstelik
   
   
   
    *Tülin broke the engagement; furthermore, she returned the ring.
   
   
   
    Tülin nişanı bozdu, üstelik yüzüğü de geri verdi.
   
   
   
    *Our boss is a very kind man; furthermore, he is very generous.
   
   
   
    Patronumuz çok kibar bir kimsedir, üstelik çok da cömerttir.
   
   
   
    WHAT IS MORE : bundan başka; üstelik
   
   
   
    *I won’t let you play with your friends; what is more, I am going to tell you father all about this.
   
   
   
    Arkadaşlarınla oynamana izin vermiyorum, üstelik babana bunun hakkında herşeyi anlatacağım.
   
   
   
    *My father plays tennis very well; what is more, he plays basketball.
   
   
   
    Babam çok iyi tenis oynar, üstelik basketbol da oynar.
   
   
   
    IN ADDITION (THAT) : bundan başka; üstelik
   
   
   
    *This student speaks English very well; in addition (that) he has a lot of knowledge about our customs.
   
   
   
    Bu öğrenci İngilizceyi çok iyi konuşuyor, üstelik geleneklerimiz hakkında da bir hayli bilgisi var.
   
   
   
    *Travelling in space can be very exciting; in addition to this, it can also be boring at time.
   
   
   
    Uzayda seyahat etmek çok heyecanlı olabilir, üstelik zaman zaman sıkıcı da olabilir.
   
   
   
    AS WELL AS : gibi; kadar
   
   
   
    *John speaks good English as well as his brother.
   
   
   
    John da erkek kardeşi kadar iyi İngilizce konuşur.
   
   
   
    *David likes modern jazz as well as pop music.
   
   
   
    David pop müziğini sevdiği kadar modern caz müziğini de sever.
   
   
   
    
     
      
     
     AND …. AS WELL : aynı zamanda da
    
   
   
   
    *Mary goes to work and teaches English as well.
   
   
   
    Mary işe gider ve aynı zamanda da İngilizce öğretir.
   
   
   
    *Matilda is a good studen, and (she is) a good dancer as well.
   
   
   
    Matilda iyi bir öğrencidir ve aynı zamanda iyi bir dansözdür de.
   
   
   
    *Stephan rides a motor-bike and he can drive a car as well (too).
   
   
   
    Stephan motosiklet kullanılır ve aynı zamanda otomobil de sürebilir.
   
   
   
    *The girl, as well as the boys, has learned horse riding.
   
   
   
    Kız çocuğu erkek çocuklar gibi ata binmeyi öğrendi
   
   
   
    
     BOTH …. AND/AND …. BOTH : her ikisi de hem … hem de
    
   
   
   
    *Both Julie and Sandy wear glasses.
   
   
   
    Hem Julie an Sandy gözlük kullanırlar.
   
   
   
    *Pamela will both clean her room and visit James this morning.
   
   
   
    Pamela bu sabah hem odasını temizleyecek hem de James’i ziyaret edecek.
   
   
   
    *Jack an Fred are both sitting in the shade of the tree.
   
   
   
    Jack and Fred her ikisi de ağacın gölgesinde oturuyorlar.