ölüm halinde vergisel yönden yapılması gerekli işlemler murisin yani ölen kişinin durumuna göre farklılık arz etmektedir.
   
   Ölüm halinde mükellefin  ölüm tarihi itibariyle  işini terk ettiği kabul edilmektedir.[1] Bu gibi durumlarda mükellefin mirasını reddetmemiş, yasal mirasçılarına bir takım görevler düşmektedir.
   
   Ölüm durumunun mirasçılık belgesi ile ve veraset ilamı ile belgelendirilmesi zorunludur. Ölüm halinde varislerin öncelikle murisin veraset ilamını yani mirasçılık belgesini almaları gerekmektedir. Mirasçılık belgesi alınmasında vazifeli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Bu belge Türkiye’nin  herhangi bir sulh hukuk yargıçlığından talep olunabilir.  6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun  14. maddesiyle  Noterlik Kanunun 71/A, 71/B ve 71/C maddeleri eklendi. 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren bu değişikliklere göre  bundan böyle noterler de mirasçılık belgesi verebilecektir. Noterler, mirasçılık belgesine ilişkin işlemleri bizzat  yapmak  zorundadır. Ancak,  noterlik dairesinde imza yetkisi  verilmiş hukuk fakültesi mezunu  görevli veya noter stajyeri varsa bu işlem onun tarafından da yapılabilecektir.  Konu ile ilgili yönetmeliğin geçtiğimiz ay yayınlanmasının  ardından  uygulamanın hayata geçmesinin önünde engel kalmamış bulunmaktadır.[2]
   
   Mirası kabul etmek istemeyen mirasçılara göre, mirası üç ay içerisinde reddetmelidir.  Aksi halde, miras kabul edilmiş sayılmaktadır.  Böylece, üç aylık süre içerisinde varisler tarafından bu tercih kullanılmalıdır.
   
   Üç aylık müddet yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini kanıtlamadıkları sürece  miras bırakanın ölümünü; vasiyetname ile  atanmış mirasçılar için  miras bırakanın  tasarrufunun kendilerine resmen tebliğ edilerek bildirildiği tarihten itibaren çalışmaya başlayacaktır.  Kanun hükmü gereği olarak,  mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine şifahi veya yazılı olarak beyan ile yapılmalıdır. Mirasın reddi   kayıtsız ve koşulsuz olması gerekmektedir.  Sulh hakimi,  sözlü veya yazılı  red beyanı bir tutanak ile tespit etmek zorundadır. Süresi  içerisinde yapılmış olan red beyanları, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince  özel bir deftere yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine bu red beyanını gösteren yazılı belge verilmektedir.
   
   Buna göre, yasal süresi içerisinde  mirası reddetmeyen varis,  mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş olmaktadır.[3]
   
   Vergi yasaları uyarınca ölüm durumunda  vergi cezası kendiliğinden düşmektedir.[4]  Ölen kişinin  kendi fiilinden kaynaklanan suçlarla  ilgili olan  ve vergi yasalarına aykırı eylemlerin gerektirdiği cezalar  ölüm  halinde  ceza kesilmemekte,  şayet ceza kesilip kesinleşse dahi  bu cezalar da  düşmektedir.[5]
   
   Ölüm durumunda ölen kişinin  kendi fiili ile ilgili olarak;
   
   a) Adına tarh edilmiş veya tebliğ edilmiş  veya tahakkuk etmiş vergilerle ilgili olarak kesilmiş vergi (vergi ziyaı, usulsüzlük  ve  özel usulsüzlük) cezaları,
   
   b) Ölümünden sonra ikmalen, re’sen veya idarece yapılacak tarhiyatlara ilişkin  olarak kesilecek vergi ziyaına  bağlı cezalar ile usulsüzlük cezaları,
   
   düşer.
   
   Gerçek kişi mükellef ve sorumlularda  açık olan bu hüküm şahıs ortaklıklarında ortaklık adına kesilecek cezalardan murisin payına düşen  kısım için tereddüt doğurmaktadır. kollektif ve adi komandit şirketlerde ortaklık kazancının düşük beyan edilmesi halinde vergi ortaklar  adına tarh edilirken ceza ortaklık adına kesilmektedir.[6] Keza adi ortaklıklarda KDV açısından  verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere  ortakların herhangi birisi tarhiyatın  muhatabı kabul edilmektedir.
   
   Ortaklıklar adına kesilecek cezalarda ortaklardan birinin ölümü  halinde ortağın payına isabet eden ceza da düşecektir. Ancak bu durum kolektif ve adi komandit ortaklıklarda  gelir vergisi açısından  geçerli olup KDV ve gelir  vergisi tevkifatı açısından önemi yoktur.  Adi ortaklıklarda ise ortaklık adına kesilmesi gereken cezaların tamamında ölen ortağın payına isabet eden ceza düşmektedir.
   
   
   
   Sermaye şirketleri ve diğer kurumlar vergisi mükelleflerinde ceza tüzel kişilik adına kesildiği için  ortaklardan birinin veya bir kaçının ölümü cezayı kaldırmaz.
   
   Cezanın ölüm tarihinden önce kesilmiş olmasının veya ölümden sonra yapılan incelemeler üzerine kesilecek olmasının önemi yoktur.  Hatta vergi idaresi ölüm tarihinden sonra mirasçılar tarafından uzlaşılıp ödenen cezanın bile red ve iade edilmesi gerektiği görüşündedir.[7]
   
   Ölüm halinde VUK’nunda yazılı cezalardan sadece vergi   cezaları  düşer.  Uygulanacak safhaya gelmiş işyeri kapatma  cezasının para cezasına çevrilmesini talep eden mükellefin ödeme süresi içinde vefat etmesi halinde bu  ceza da düşer.[8] Ölen mükellefin işyeri kapatılmamışsa, işyeri kapatma cezası mükellefe değil işyerine uygulanan bir ceza olmasına rağmen, uygulanacak safhaya gelen bu ceza da uygulanmaz.
   
   Kaçakçılık fiilleri nedeniyle hükmolunacak hürriyeti bağlayıcı cezalar ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesine istinaden  kalkmaktadır.
   
   Söz konusu  madde “Sanığın  ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine  karar verilir. Ancak, niteliği itibariyle  müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine  hükmolunabilir. Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını  ortadan kaldırır. Ancak, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” hükmünü  ihtiva  etmektedir. Bu durumda kaçakçılık fiili işleyen kişi adına hükmolunan  cezanın adli para cezasına çevrilmesi halinde ölümü ile bu para cezası da kalkmaktadır.
   
   VUK md. 16 hükmüne göre, vergi yasalarında hüküm olmayan durumlarda  ölüm dolayısıyla mirası reddetmemiş kanuni mirasçılara geçen ödevlerin  yerine getirilmesinde  bildirim ve beyanname verme sürelerine  “üç ay”  ilave edilmektedir.    Aynı şekilde,  6183 sayılı AATUHK’nun  7. maddesi hükmü  uyarınca   borçlunun ölümü durumunda   mirası reddetmeyen varisler  hakkında da  yukarıda yer alan hükümler aynen uygulanacaktır.  Dolayısıyla, Türk Medeni Kanununa göre murisin mirası üç ay içinde  reddedilebilir. Yasal süre içinde  mirası reddetmek için sulh mahkemelerine başvurmayan  mirasçılar ise  mirası kayıtsız şartsız üstlenmek ve kabul etmek  zorunda kalacaktır. Reddedilmeyen miras için ise,  alacaklı kurum ve kuruluşlar  yasal takibata  geçebilir.
   
   Diğer taraftan,  mirası reddeden kanuni ve mansup mirasçılar hakkında, murisin vergi borcu dolayısıyla takip yapılamayacağına ilişkin yüksek mahkeme tarafından  verilmiş bir kararda bulunmaktadır.[9]
   
   —————————————–
   
   [1] VUK md.  372
   
   [2] Yönetmeliğe göre; noter başvurusu üzerine nüfus kayıtlarını inceleyerek   öncelikle ilgilinin yasal mirasçı olup olmadığını  tespit  edecektir. Mirasçılığın tespitinde ilgili tarafından sunulacak güncel nüfus kayıt örnekleri veya noter tarafından elektronik ortamda temin edilecek kayıtlar esas alınacaktır. Nüfus kayıt örneğinin elektronik ortamda temin edilememesi halinde, bu  kayıtlar noterce nüfus müdürlüğünden yazıyla da istenebilecektir.  İlgilinin nüfus kayıtlarına göre yasal mirasçı olduğunun tespit edilmesi halinde özel kanunlardaki usuller de dikkate alınarak ilgiliye, miras paylarını gösterir mirasçılık belgesi ve suretleri verilecektir.  Mirasçılık belgesi için başvuruların  notere 38.20 TL  harç  ödemeleri gerekmektedir.
   
   Nüfus kayıtlarının  mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması, yabancılar tarafından talep edilmesi veya mirasçılık  belgesi verilemesinin bilirkişi incelemesi yapılmasını, tanık dinlenmesini  gerektirmesi ya da talebin yabancılık unsuru  taşıması gibi  yargılamayı gerektiren durumlarda, noterlerce mirasçılık  belgesi verilemiyor. Noterler  tarafından verilen mirasçılık belgesi hakkında, başvuruyu  yapan ya da bu  belge sebebiyle menfaatlerini ihlal edildiğini iddia edenler tarafından  6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa  göre yetkili sulh hukuk mahkemesine itirazda bulunulabiliyor. İtiraz üzerine verilen kararın bir örneği mirasçılık belgesini veren noterliğe ve Türkiye  Noterler Birliğine bildirilmektedir.
   
   [3] Medeni Kanun md. 606
   
   [4] Medeni Kanun md. 610
   
   [5] VUK md. 372
   
   [6] VUK md. 333
   
   [7] TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün Aydın Valiliğine gönderdiği 2.11.1999 tarih ve 30/3045-372-69 sayılı yazı.
   
   [8] TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün Ankara Valiliğine yolladığı 11.1.1996 tarih ve 1851 sayılı yazı.
   
   [9] Dnş. 4. D. nin,  21.10.2004 gün ve E:2004/1522-K:2004/2048 sayılı kararları.
   
   Kaynak:Av. Nazlı Gaye Alpaslan Güven