T.C.
   
   Y A R G I T A Y
   
   2.HUKUK DAİRESİ
   
   SAYI
   
   ESAS KARAR
   
   77/4007 77/4186
   
   ÖZET: Murisin ölüm gününde terekenin borca batık olduğu şayi ve sabit
   
   ise, terekeye tesahüp etmeyen mirascı her zaman redin tesbitini isteyebilir.
   
   Taraflar arasındaki reddi miras davasının yapılan muhakemesi sonunda
   
   verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
   
   Tereke borca batık olduğu taktirde miras, hükmen red edilmiş sayılır.
   
   (M.K.545) Mirasçılar Medeni Kanunun 550.maddesinde yazılı eylemlerde
   
   bulunmadıkça yani, zımmen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça, her
   
   zaman terekenin borca batık olduğunun tesbiti istenebilir. Öyle ise az önce
   
   açıklanan ilkeler çerçevesinde inleme yapılıp sonucu uyarınca hüküm verilmesi
   
   gerekirken davanın red edilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
   
   SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA,
   
   17.5.l977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
  
   2. bu davayı tabi ki tereke alacaklılarına husumet yöneltilmek suretiyle açılır
   
   HGK-2001-220E VE 2001-240K
   
   “Gerçekte de mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek
   
   bu durumun tesbitini isteyebileceği gibi; bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir. Esasen borç tehdidi altında
   
   bulunan kişinin bu tesbit davası icra iflas kanunun 72.maddesinde düzenlenen menfi tesbit davasından
   
   ibarettir. O nedenle borçtan kurtulmada, diğer davalardaki usuli prosedür çerçevesinde incelenip karara
   
   bağlanacağı açıktır.” Demektedir.
  
Olayda da bankayı yeni devralmış tüzelkişiliğe husumet yöneltilir.
3.resmi tasfiye ilgili olrakta bir içtihat sunmakla yetinelim:
   T.C.
   
   Y A R G I T A Y
   
   2.HUKUK DAİRESİ
   
   Sayı :
   
   ESAS KARAR
   
   97/10309 97/12315
   
   14.11.1997
   
   Y A R G I T A Y İ L A M I
   
   Özet :Mirasın açılması üzerine Sulh Hakiminin yapacağı işlemler.
   
   Mirasçılardan birinin kayıtsız şartsız mirası kabulü halinde
   
   tereke borca batık olsa bile resmi tasfiyeye gidilemez.
   
   Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm
   
   temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
   
   İstek sahibi B U24.6.1997 tarihli dilekçesi ile C U’in
   
   25.5.1996 günü çocuksuz vefat ettiğini mirasçı olarak eşi olan kendisini,
   
   babası R’yı ve annesini bıraktığını, terekesinin karmaşık olduğunu ileri
   
   sürerek Medeni Kanunun 531. maddesine göre terekesinin tesbiti ve defterinin
   
   tutulmasını istemiştir.
   
   Mahkemece, yapılan işlem ve inceleme sonucunda, terekenin borca batık
   
   olduğu anlaşıldığından Medeni Kanunun 572 ve 576 maddesince iflas hükümlerine
   
   göre terekenin tasfiyesine karar verilmiştir.
   
   R U, terekenin borca batık olduğunun kabulünün doğru olmadığı,
   
   terekenin borçları kabul edildiğinden iflas hükümlerine göre tasfiyeye karar
   
   verilemeyeceği gerekçesiyle hükmü temyiz etmiştir.
   
   Mirasçı B vekilleri de diğer temyiz sebepleri yanında resmen
   
   tasfiyeye gidilmesinin yasaya aykırı olduğu nedeniyle kararı temyiz
   
   etmişlerdir.
   
   Temyiz nedenlerini incelemeden önce, Medeni Kanunun mirasın
   
   açılmasından sonraki dönemlerde hakim tarafından resen yapılması gereken
   
   işlemler ile mirasçıların ve sair hak sahiplerinin isteği üzerine hakimin
   
   alacağı kararlar üzerinde durulmalıdır. Terekenin hemen koruma altına
   
   alınması, terekenin borca batık olduğundan bahisle hükmen red, mirasın red ve
   
   kabülüne esas olmak üzere defter tutma talebi ve tasfiye ayrı ayrı
   
   kurumlardır.
   
   A)İhtiyati tedbirler mirasın açılması ile malların bir hak süjesinden
   
   diğer bir hak süjesine geçişi arasında bir boşluk malların sahipsiz kaldığı
   
   bir dönem olamaz. Fakat hakların miras bırakandan her bir ilgilinin kişisel
   
   ve bağımsız muameleler safhasına geçinceye kadar yitirilmesi, tehlikelere
   
   maruz kalması ihtimali vardır. Kanunda hakların kaybolmaması için bir sıra
   
   önlem gösterilmiştir. (Medeni Kanun md. 531 ila 538 ve Velayet Ve Vesayet Ve
   
   Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük md 29 ila 38)
   
   a) Genel Önlemler;
   
   Sulh hakimi ölümü haber alınca kendiliğinden gerekli önlemi alır.
   
   Örneğin; Medeni Kanunun 531 ve 533. maddesi uyarınca bir işletme var ise
   
   müdür yada idare kayyımı atayabilir.
   
   b)Özel tedbirler ise Medeni Kanunun 532. maddesinde sayılmıştır.
   
   Bunlarda;
   
   a) Terekenin mühürlenmesi: Menkul malları koruma altına almak
   
   için bir yere koyup mühürlenmesi suretiyle kullanılmasının önlenmesi,
   
   b) Defter tutma; terekeye dahil alacak ve borçların bir yere
   
   yazılmasıdır. Defter tutma işlemi vefat gününden itibaren bir ay içinde
   
   tamamlanır. Buradaki süre deftere yazma işleminin süratle tamamlanmasına
   
   yöneliktir. Diğer bir sözle tereke üzerinde alınacak tedbirin
   
   geciktirilmemesi içindir. Değilse bir hakkın kullanılmasını düşüren süre
   
   değildir. Mirasçı vefattan bir ay geçtikten sonra da defter tutma ya da
   
   mühürleme isteyebilir. Sulh hakimi işaret edilen işlemlerden sonra, hasıl
   
   olacak duruma göre, terekeyi ya mirasçılara teslim eder, terekeden el çeker;
   
   ya da Medeni Kanunun 534. maddesine göre karar verir. Hakimin terekeyi
   
   ilelebet yönetmesi düşünülemez.
   
   B) Mirasın red ve kabulüne esas olmak üzere defter tutma:
   
   Mirası red etme hakkına sahip olan mirasçı defter tutma isteğinde
   
   bulunabilir. (MK. md. 559)
   
   Mirasın red ya da kabulüne esas olmak üzere defter tutulmasında amaç,
   
   mirasçıya terekenin gerçek durumu hakkında bir fikir vermektir. Defter tutma
   
   işleminin sonucunda mirasçı, mirası kabul ya da mirası red eder, veya mirasın
   
   resmen tasfiyesini ister yahut ta tutulan deftere göre, defterdeki borçlarla
   
   sorumluluğu sınırlı olarak mirası kabul eder. Burada şuna da işaret etmek
   
   gerekir ki; mirası red etmek hakkını kaybetmemiş olan mirasçı bu amaçla
   
   defter tutma talebinde bulunabilir. (MK. md. 559, Tüzük md. 44) Bu amaçla
   
   defter tutma isteği mirasın red edilmesi için öngörülen üç aylık red için
   
   Medeni Kanunun 545. maddesi ile muayyen süre gibi işlemeye başlar ve 546.
   
   maddeye göre bir aydır. Eğer tereke ihtiyati tedbir olarak deftere geçirilmiş
   
   ise red müddeti bütün mirasçılar için deftere geçirilmenin son bulduğunun
   
   bildirildiği günden başlar (MK. md. 547).
   
   Defter tutmadaki usul Medeni Kanunun 560. maddesinde Velayet, Vesayet,
   
   Miras Tüzüğünün 43 ile 49. maddesinde etraflıca gösterilmiştir. Anlaşılıyor
   
   ki Medeni Kanunun 532. maddesinde hüküm altına alınan terekenin deftere
   
   geçirilmesi ile Medeni Kanunun 559. ve tüzüğün 43-49. maddesindeki defter
   
   tutma birbirinden tamamen ayrıdır.
   
   C)Resmi Tasfiye: Kanunda dört halde resmi tasfiye öngörülmüştür.
   
   a) Mirasçı mirası red veya tutulan deftere göre kabul edebilir ya da
   
   resmi tasfiye talebinde bulunabilir (MK. md. 572/1). Bu halde mirasçılardan
   
   biri mirası kabul ederse, resmi tasfiye yapılamaz. (MK. md. 572/2)
   
   b) Mevcudu borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarını zararlandırmak
   
   kastı ile mirası red ederse ve alacaklılar tarafından red iptal ettirilirse
   
   miras resmen tasfiye olunur. (MK. md. 557)
   
   c) Murisin alacaklıları kanunda gösterilen hallerde murisin vefatından
   
   ya da vasiyetnamenin açılmasından itibaren üç ay zarfında terekenin resmen
   
   tasfiyesini isteyebilir. Şuna işaret etmek gerekir ki, mirasçılardan birinin
   
   mirası kayıtsız şartsız kabul etmesi alacaklıların resmi tasfiye
   
   istemelerine engel olamaz. (MK. md. 573)
   
   d) Miras en yakın kanuni mirasçılar tarafından red edilirse sulh
   
   hakimi bir istek beklemeksizin resen tasfiyeyi yapar. (MK. md. 552)
   
   D) Hükmen Red: Mirasın açıldığı tarih itibariyle terekenin, borca
   
   batıklığı sayi veya sabit ise karine olarak mirasçı mirası red etmiş sayılır.
   
   (MK. md. 545/Son) Ancak borca batıklık halinde red bir karine olduğundan
   
   bundan yararlanacak olan kanuni ve mansup mirasçının borca batıklığın tesbiti
   
   davası açması yada mirasçı aleyhine açılan dava ve takipte def’i olarak ileri
   
   sürmesi gerekir. Borca batıklığın tesbiti davası genel hükümlere göre görevli
   
   sulh ya da asliye mahkemesinde, terekenin alacaklılarına karşı açılmalıdır.
   
   (İBK 23.12.1942 gün 24/29 sayı) Mahkeme kendiliğinden hükmen red kararı
   
   alamaz.