2019 ve 2020’de Atina ile Ankara arasında gerilime sebep olan sorunların araştırılarak çözüm
   
   bulunmasına yönelik istikşafi (exploratory) görüşmeler bugün (25 Ocak 2021) İstanbul’da
   
   başlayacaktır. Her iki tarafında bu konuda kendine özgü argümanları olduğu ve bunlardan ödün
   
   vermekten uzak duracakları değerlendirilmektedir. Umarız bu konudaki girişimler NATO üyesi olan
   
   her iki taraf arasındaki siyasi ve askeri gerilimi azaltmada etkin bir rol oynar.
   
   Yunanistan ile Türkiye arasında gerek Ege Denizi ve gerekse Doğu Akdeniz’de neredeyse kemikleşmiş
   
   olan muhtelif sorunlar her an bir çatışma zemini olmaya devam etmektedir. Her iki tarafta meseleyi
   
   barışçı yollarla çözme niyetinde olduklarını ifade etseler de kendi argümanlarından taviz vermek
   
   niyetinde olmadıklarını gösteren bir tutum sergilemekten geri durmamaktadır.
   
   Son olarak, 2021’in ilk günlerinde Yunanistan’ın batıda İyon Denizi’nde kıta sahanlığını 12 mile
   
   çıkartma kararı ve bunu Ege Denizi’nde de yapmaya hakkı olduğunu ileri sürmesi, görüşmeler
   
   öncesiAtina’nın yaklaşımı hakkında bir ip ucu olabilecektir.
   
   Ankara ile olan müzakere ve siyasi ilişkilerinde Atina aşağıda belirtilen üç önemli faktörün kendisine
   
   avantaj sağlayacağını değerlendirebilir;
   
   Birincisi, Yunanistan’ınAvrupa birliği üyesi olmasıdır. Her ne kadar,Ekim 2020’de yapılan toplantıda
   
   Yunanistan ve Fransa’nın Ankara’ya yaptırım kararı alması için yaptıkları baskılara boyun eğmese de
   
   A.B. Mart ayı toplantısında konuyu yeniden ele alacaktır. Hem Fransa’nın hem de Atina’nın
   
   yaptıtımlar konusunda baskısının devam edeceği ve Almanya’nın bu durumda kilit rol oynayacağı
   
   söylenebilir. Bu durumda, Türkiye’nin gerek Cumhurbaşkanı ve gerekse Dışişleri Bakanı tarafından
   
   uzattığı zeytin dalı ne kadar güvenli olarak ele alınacaktır, bekleyip göreceğiz. Bütün her şeye rağmen,
   
   Yunanistan’ın AB üyesi ve arkasında üye ülkelerin az veya çok desteğine sahip olması, Atina için
   
   Ankara’ya karşı avantajlı bir konum yaratmakta olduğu değerlendirilmelidir.
   
   İkinci olarak, Doğu Akdeniz’le ilgili olarak, “düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesinden hareketle
   
   Atina’nın İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Suudi Arabistan ile gerçekleştirdikleri anlaşmalar
   
   ve ittifak Atina tarafından önemli bir yaklaşım olarak ele alınmaktadır. Özellikle, İsrail’in BAE ve Suudi
   
   Arabistan ve Katar’la olan anlaşmaları Atina’nın bu iş birliğini pekiştiren bir görünüm arz etmektedir.
   
   Yunanistan Türkiye karşıtı ittifak ilişkisiyle Ankara’yı Doğu Akdeniz’de kuşatarak hareket sahasını
   
   kısıtlayabildiğini ve siyasi olarak bloke edebileceğini değerlendirmektedir.
   
   Üçüncü faktör ise, Atina’nın silahlanma çabalarına hız vermesidir. Yunanistan’ın 2009 yılında 7,88
   
   milyar Euro olan savunma harcamaları kısıtlamalardan dolayı 2018 yılında 3,75 milyar Euro’ya
   
   düşmüş ve 2020 yılında ise %45 artışla 5,5 milyar Euro olarak gerçekleşmiştir. 2021 başında
   
   Yunanistan Fransa’dan 18 adet Rafale savaş uçağı alımı için 2,5 milyar Euro ‘lük bir anlaşma yapmıştır.
   
   Bu taarruz uçaklarının 3.700 km. olan menzili F-16 menzilinden dört kat, Mirage uçaklarının
   
   menzilinden iki kat fazla olup, Türkiye’nin her yerine ulaşabilecek yetenektedir. İlk partinin
   
   programdan altı ay önce, Mayıs ayında teslimi için baskı yapması ve pilotları eğitim için Fransa’ya
   
   göndermesi silahlanmaya verdiği önemi göstermesi açısından dikkate değerdir. Ayrıca, dört adet yeni
   
   firkateyn alma ve mevcut dört adedi de modernleştirme girişiminde bulunması Atina’nın havada ve
   
   denizde etkinliğini attırma niyet ve maksadı üzerinde ciddi emareler sunmaktadır. Bunun yanısıra,
   
   Yunan Silahlı Kuvvetleri’nde 15 bin yeni kadronun açılması ve elinde mevcut 85 F-16’nın
   
   modernleştirilmesi önemli bir gelişme olarak görülmelidir.
   
   Atina’nın bir taraftan Ankara ile görüşmeleri A.B. ve ABD’ne karşı bir iyi niyet göstergesi olarak
   
   sürdürürken, diğer taraftan yukarıda belirttiğimiz avantajlarını öne alarak Türkiye ile uzlaşmaz tutumunu sürdürmeye devam edeceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle, Ankara’nın siyasi olarak
   
   elini güçlendirmesi gerekmektedir. Bu ise, A.B. ve özellikle Almanya ile ilişkileri yine rayına oturtmak,
   
   İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan ile ilişkileri olumlu yolda geliştirmek ve ABD’nin yeni yönetimi ile
   
   işbirliğini arttırarak bölgede etkinliğini sürdürecek siyasi güce sahip olmasından geçtiği
   
   değerlendirilmektedir. Bu Yunanistan’ın saldırı amaçlı askeri bir provokasyona girişmesini önleme
   
   açısından da önemli bir girişim olacaktır.
  
Prof.Dr.Serdar Erdurmaz