Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu (HAGB), ilk kez, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK)’nun 23. Maddesi ile çocuk failler bakımından 15.07.2005 tarihinde Türk Hukuk Mevzuatı’na girmiştir. Daha sonra 5560 Sayılı Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 231’inci maddesine yeni fıkralar eklenerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin şartlar yetişkinleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması Kurumu, Anglo-Sakson Hukuk Sisteminden doğan, yargılanması tamamlanmış bir sanığa, hüküm verilmeden önce davranışlarını düzelteceği kanısıyla bir denetime tabi tutulmasını öngören ve böylece suçlunun ıslahını amaç edinen bir kurumdur. Ancak bu ıslah çalışması, sanığın, suçtan zarar görenin maddi ve manevi zararını karşılaması ön koşulu ile kabul edilebilir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması; suçun sabit olduğu, masumiyet karinesinin ortadan kalktığı, sanık hakkında hükmün kurulduğu, ancak bu hükmün sonuçlarının doğmadığı bir kurumdur. Başka bir deyişle hakkında hüküm verilen kişi sanık sıfatını taşımaya devam eder, fakat kurulan hüküm sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaz. Yargıtay’a göre; hükmün açıklanmasının geri bırakılması Kurumu, denetim süresinde farklı bir suç işlenmemesi veya bu süre zarfında denetim tedbirlerine uygun davranılması halinde kamu davasının düşürülmesi sonucunun doğması, devletle birey arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi, sanığın mahkûmiyetin sonuçlarından kurtulmasına sebep olması dolayısıyla maddi hukuk yönü ağır basan karma nitelikte bir kurum olduğu görüşündedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması Kurumu, cezanın bireyselleştirilmesini amaç edinen, hatta hükmün açıklanıp açıklanmayacağı hususunda hâkime takdir yetkisi tanıyan bir tür inisiyatif kurumudur. Ancak kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacak olması ve denetim süresinin iyi halli geçirilmesi halinde, saklı hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecek olması bakımından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, diğer bireyselleştirme kurumlarından farklılık arz etmektedir.
Yazı İçeriği
   
    Ön Koşul
   
   
   Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için, öncelikle sanık hakkında mahkemenin yaptığı yargılama sonucunda suçlu bulunmalı ve mahkûmiyet hükmü verilmelidir. Aynı zamanda yargılama öncesinde suç, uzlaşma kapsamında olmamalı, kapsamında ise uzlaşma gerçekleşmemelidir.
  
   
    Koşullar
   
   
   CMK 231/6 maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi
   
   gerekli koşullar, objektif koşullar ( suça ilişkin koşul ve cezaya ilişkin koşul) ile sübjektif koşul (
   
   sanığın geçmişteki haline ilişkin koşul, liyakat koşulu, zararı giderilmesi koşulu) olarak iki grup
   
   halinde incelenebilir. CMK 231/6 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
   
   karar verilebilmesi için gerekli olan şartlar şunlardır;
   
   a) Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına muvafakat göstermiş olması
   
   b) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması.
   
   c) Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlar gözönün de
   
   bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması.
   
   d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kurumun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale
   
   getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.
   
   e) Hükümdeki sonuç cezasının iki yılın ve altında hapis ya da adli para cezası olması.
   
   “Koşulların birlikte bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasına karar verilebilecek ve
   
   sanık beş yıl süreyle denetime tabi tutulacaktır.
   
   
    Sanığın Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkûm Olmamış Olması.
   
  
   CMK 231/6 maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması için, sanığın daha
   
   önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması gerekir. Bu şart ile, ilk defa suç işleyenler bu
   
   kurumdan yararlanabilecektir. Bu durumda taksirli işlenen suçlar sonrasında, hükmün
   
   açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir.
  
   Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kararının verilebilmesi için sanığa yüklenen fiilin
   
   suç niteliğinde olması gerekir. Örneğin, dilencilik, sarhoşluk gibi fiiller kabahat sayıldığından
   
   anılan kararın verilmesi olanağı yoktur. Atılı suçun yüz kızartıcı suçlardan olması, mahkemece
   
   açıklanmasının geri bırakılması kararı verebilmesine engel teşkil etmez.
  
   CMK m.231/6-c maddesi, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kurumun uğradığı zararın
   
   aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle sanık veya üçüncü bir kişi tarafından
   
   giderilmesini hüküm altına alır.
   
   Yargıtay bir kararında maddi zararın giderilmesinin yeterli olduğunu, manevi zararın
   
   giderilmesine gerek kalmadığını belirtmiştir.
   
   “Sanığın sabıkasız olduğunun anlaşılması, yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak
   
   verilen hapis cezasının ertelenmesi, görevi yaptırmamak için direnme suçunda maddi bir zararın
   
   oluşmaması ve manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının engel teşkil
   
   etmemesi, … zararın karşılanmaması ve pişmanlığın bulunmaması biçimindeki kanuni olmayan
   
   gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi…”
  
Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda, kanaate varılması gerekir. Düzenlenen maddede iki kriter vardır. Biri sanığın kişiliği, diğeri sanığın duruşmadaki tutum ve davranışlarıdır. Bu koşul sübjektif bir koşul olup, mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
22.07.2010 tarihinde, 6008 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle CMK m. 231/6-c maddesine, sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez, cümlesi ilave edilmiştir. Böylece sanığa masumiyet karinesi ile tanınan suçsuzluğunu ispat hakkı, eski halinde denetim süresi sonuna bırakılmadan, sanık eğer isterse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmeyerek, temyiz kanun yoluna başvurmak suretiyle aklanma imkânını elde edebilecektir. Bütün objektif ve sübjektif koşulların varlığına rağmen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanık tarafından kabul edilmeyebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için sanığın rızasının aranmasına karşılık, mağdurun rızası gerekmemektedir. Mağdurun açıkça karşı çıkması ya da zararının fail tarafından giderilmesini kabul etmemesi halinde dahi, kurumun uygulanması mümkündür.
   Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği hallerde ortada mahkemece
   
   kurulmuş bir mahkûmiyet hükmünün olduğu şüphesizdir. Ancak mahkeme kurmuş olduğu
   
   mahkûmiyet hükmünün ardından, verdiği ikinci bir kararla bu mahkûmiyet hükmünün
   
   açıklanmamasına karar vermektedir. Dolayısıyla verilen mahkûmiyet kararı hukuk âleminde sonuç
   
   doğurmamaktadır. Ayrıca sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen
   
   hallerde dava derdest olmaya devam etmekte, temyiz yoluna başvurulamamakta,
   
   kesinleşmemekte, infaz edilememekte ve adli sicile işlenememektedir. Yine denetim süresi
   
   boyunca dava derdest olmaya devam edeceğinden, denetim süresi içinde mağdurun şikayetten
   
   vazgeçmesi veya sanığın beraat etmesini gerektirecek başka bir sebebin ortaya çıkması halinde,
   
   mahkemenin denetim süresinin sonunu beklemeden derhal beraat kararı vermesi gerekecektir.
   
   Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen hallerde
   
   açıklanmamış olan hüküm, sanığın daha sonra işlediği bir suç için tekerrüre de esas teşkil
   
   etmemektedir. 8 Zira kovuşturma evresi hükmün kurulması ile değil, açıklanması ile sona
   
   ermektedir. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde failin sanık sıfatı da devam etmektedir. Dolayısıyla ortada tekerrüre esas teşkil edebilecek nitelikte, kesinleşmiş bir
   
   mahkumiyet kararı bulunmayacaktır. Buna karşılık, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç
   
   işlemesi ya da denetim yükümlülüklerine aykırı hareket etmesi sonucunda hüküm açıklanırsa, bu
   
   durumda açıklanan bu hüküm sanığın daha sonradan işlediği bir suç bakımından tekerrüre esas
   
   teşkil edebilecektir.
  
   Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen hallerde sanık
   
   denetim süresine tabi tutulmaktadır. Bu durum CMK m. 231/8 düzenlemesinde ayrıntılı olarak
   
   düzenlenmektedir. Buna göre; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi
   
   halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur.” Çocuklar bakımından ise ÇKK m. 23
   
   uyarınca bu denetim süresi 3 yıldır. Mahkemenin bu süreleri kısaltamayacağı gibi, uzataması da
   
   mümkün değildir. Görüldüğü üzere, mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
   
   verilen hallerde, sanık hakkında denetim süresi öngörmesi zorunludur. CMK m. 231/8
   
   düzenlemesine göre, “Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği
   
   süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak:
   
   – Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak
   
   amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
   
   – Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek
   
   veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
   
   – Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü
   
   kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir.”
  
   Sanığın üç ya da beş yıllık denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlememesi ve bu suçtan
   
   mahkum olmaması gerekmektedir. Aksi halde, sanık hakkında verilmiş olan mahkumiyet hükmü
   
   açıklanacaktır.
  
   CMK m. 231/10 düzenlemesine göre, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması
   
   kararı verilen sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemediği ve mahkeme tarafından
   
   kendisine yüklenen denetimli serbestlik tedbirlerine uygun davrandığı takdirde mahkeme, davanın
   
   düşmesine karar verecektir. Bu bağlamda sanığın denetim süresi içinde işlemiş olduğu suçtan
   
   dolayı mahkûm olduğu cezanın niteliği ya da miktarı önem taşımamaktadır. Yine, düşme kararına
   
   kadar derdest olan yargılama, bu kararla birlikte sona erecektir. Bu karara karşı temyiz yolu açıktır.
  
   Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada
   
   öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Hagb kararına
   
   karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz.
   
   Kararı veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye dilekçe verilerek HAGB kararına itiraz
   
   edilebilir. Kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı
   
   inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. Hagb kararı veren mahkeme, kararına yapılan itirazı
   
   yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir.
  
   HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkemeler şu şekilde belirlenir (CMK md. 268):
   
   İncelemeye Yetkili Mahkeme: HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse,
   
   hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki
   
   Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi’nin
   
   yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.
   
   Hemen belirtmek gerkir ki, Çocuk Mahkemeleri ve Fikri Sınai Ceza Mahkemeleri, Asliye
   
   Ceza Mahkemesi derecesinde kabul edilir.
  
   Asliye Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin
   
   Örnekler: Örnek-1: İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına yapılan itiraz,
   
   İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmalıdır. Örnek 2: Büyükçekmece Asliye Ceza
   
   Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, Bakırköy Ağır Ceza
   
   Mahkemesi’dir. Çünkü, Büyükçekmece Adliyesi’nde Ağır Ceza Mahkemesi yoktur, bu nedenle Büyükçekmece Adliyesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, HAGB
   
   kararına yapılan itirazı incelemeye yetkilidir.
  
   Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye
   
   yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza
   
   Mahkemesi’dir.
   
   Ağır Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin
   
   Örnekler: Örnek-1: Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı yapılan
   
   itiraz, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir. HAGB kararı veren Ağır Ceza
   
   Mahkemesi o adliyedeki tek Ağır Ceza Mahkemesi ise, HAGB karına itirazı incelemeye yetkili
   
   mahkeme o adliyeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Örnek-2: Silivri Ağır Ceza
   
   Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı itirazı incelemeye yetkili mahkeme Bakırköy Ağır
   
   Ceza Mahkemesi’dir. Silivri Adliyesinde tek Ağır Ceza Mahkemesi mevcut olduğundan en yakın
   
   Ağır Ceza Mahkemesi Bakırköy Adliyesi’ndedir.
   
   Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, henüz etkin bir kanun yoluna dönüşmüş
   
   değildir. Yapılan itirazlar hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir.
   
   HAGB kararına karşı temyiz yolu kapalı olup bu kararlara ancak itiraz edilebilir. Fakat,
   
   sanığın temyiz dilekçesi itiraz dilekçesi olarak kabul edilmeli ve itirazı incelemeye yetkili
   
   mahkemeye gönderilmelidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2014/16494 karar).
  
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları mahkumiyet olarak değerlendirelemeyeceği ve gerekli denetim süresi içinde şartlar sağlandığında hiç suç işlememiş gibi etki doğuracağından, memuriyete engel teşkil etmeyecektir. Ancak memur olan kişiler hakkında suç eyleminin göreviyle alakalı olması hasabiyle disiplin hukuku açısından soruşturma gerçekleştirelebilecektir.
Diğer tüm infaz hukukna ilişkin yazıları ve infaz hukuku avukatı linkinden arayışlarda bulunan kişilerin soracağı soruları derleyerek yazıda belirtmiş olduk.