[vc_row][vc_column][vc_empty_space][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_empty_space][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]
   
    
   
  
   
    
   
  
Üç Kıtaya Hükmeden Engelli Bir İmparator
BÜYÜK İSKENDER
   Bedensel engelli olan Büyük İskender, yirmi dört asır
   
   öncesinde yaşamış olmasına rağmen büyük bir askerî
   
   deha olarak hâlen anılmaktadır. Hayatı, filmlere konu olmaktadır.
   
   İÖ 356 yılında doğan Büyük İskender, Makedonya
   
   Kralı Filip ve Prenses Olimpiyas’ın oğludur. Babasından
   
   daha çok gayret ederek, ondan daha ünlü ve otuz üç yıllık
   
   hayatı ile bin yıllar sonra da anılan bir kral olmuştur.
   
   Aristoteles, İskender daha on üç yaşındayken ona öğretmen olmuş, hayatın ve yaşamanın anlamını, gayesini
   
   ona öğretmiştir.
   
   Aristoteles, onun olağanüstü yeteneklere sahip olduğunu çocukken fark etmiş ve onu çok özel bir eğitimle yetiştirmiştir.
   
   Büyük İskender, daha on altı yaşında, Trak kabilelerine başarılı seferler yaparak adından söz ettirdi.
  
   On sekiz yaşında Hernia Savaşı’nda, Makedon ordu
   
   –
   
   sunun sol kanadına komutanlık ederek, zaferin kazanılma
   
   –
   
   sında büyük etkisi olmuştur.
   
   İÖ 336’da babası öldürülünce, daha yirmi yaşında iken
   
   tahta geçti.
   
   Yunanistan ve Anadolu’da, Makedon ordusunun du
   
   –
   
   rumunu güçlendirdikten sonra, İÖ 334’de Perslere karşı
   
   Asya seferini başlattı.
   
   30.000 piyade ve 5000 süvari ile Anadolu’ya geçti.
   
   Pers ordularını Biga Çayı’nda İÖ 334’de, İssos savaşın
   
   –
   
   da da İÖ 333’de yendi.
   
   İssos’dan sonra Fenike kıyılarına inerek Mısır’ı da ele
   
   geçirdi.
   
   Mısır Amon Tapınağı’nın rahibi onu, “Amon’un oğlu”
   
   olarak selamlayınca, bu söz ona ve ordularına büyük güç
   
   ve motivasyon oldu.
   
   Pers ordularını Gaugamela’da yendi. İÖ 331 yılında
   
   Pers İmparatorluğu tarihe karıştı. Babil, Sus ve Persepolis
   
   İskender’in eline geçti. “Asya Seferleri”nin bununla sona
   
   erdiğini açıkladı.
   
   İÖ 327’de Hindistan’ı fethe girişti.
   
   İÖ 326’da, Hint Mihracesi’ni yenerek, İndus Irma
   
   –
   
   ğı’nı geçip, İndus Irmağı’nın denize döküldüğü yere kadar
   
   ulaştı.
   
   Ganj Irmağı’na kadar olan yerleri fethetti. Ancak daha
   
   ileri gidemedi ve askerlerinin muhalefeti ile karşılaştı. Hâl
   
   –
   
   buki o, daha da ileri giderek başarılı seferlerine devam et
   
   –
   
   mek istiyordu.
   
   Babil’e dönmek zorunda kaldı.
   
   Otuz üç yaşında burada öldü.
   
   Otuz üç yılda yaptıkları ile yirmi dört asırdan bu yana
   
   insanlara ve gençlere, hayat hikâyesi ile örnek olmaktadır.
  
   Bugün Büyük İskender’in başarıları, sayısız filmlere
   
   konu olurken, kitaplar ve tarihçiler, hâlen onun başarıla
   
   –
   
   rını tartışmaktalar.
   
   Kahramanlıkları otuz üç yıllık hayatına sığan ve Trak
   
   –
   
   ya’dan Hindistan’a, oradan da Mısır’a kadar üç kıtada söz
   
   sahibi olan bu kahraman engellinin başarısındaki 10 etken,
   
   bize göre şunlar ve isteyen gençler ibret alır.[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]Büyük İskender’in
   
   Başarısındaki 10 Etken
   
   1- ASKERÎ DEHASI: Ondaki olağanüstü askerî deha
   
   –
   
   nın, babasından geçtiği öne sürülse de Aristoteles, ondaki
   
   dehayı keşfederek sıkı bir eğitimden sonra bu dehayı üç
   
   kıtada seferler yapacak bir komutan olarak yetiştirmiş ve
   
   ona, hayatında faydalı olacak bilgilerini aktarmıştır.
   
   2- AİLESİ: Babasının kral olması, onun yetişmesinde
   
   etkili olmuştur. Anne ve babası ise çocukluğundan beri
   
   İskender’e kendi değerlerini aşıladıkları gibi, devrin en iyi
   
   hocalarından ders almasını da sağlayarak onun, kendile
   
   –
   
   rini geçecek ve dünyada nam salacak bir evlat olarak ye
   
   –
   
   tişmesine destek olmuşlardır. Burada aile eğitiminin yirmi
   
   dört asır önce bile ne kadar önemli olduğunu da açıkça
   
   görüyoruz.
   
   3- ALDIĞI EĞİTİM: İskender’in ilk öğretmenlerinin;
   
   askerî alanda onu eğiten babası, sonra da aile ve cesaret
   
   konusunda eğiten annesi olduğunu anlıyoruz. Ve buna
   
   Aristoteles’in engin bilgisi ve eğitim gücü de eklenince, İs
   
   –
   
   kender’in de eğitimi önemsemesi, anne, baba ve hocasının
   
   anlattıklarını dinleyerek ve beynine nakşederek hemen ha
   
   –
   
   rekete geçip uygulaması ile başarısının ne kadar arttığını
   
   anlıyoruz.
   
   4- SEFERLERDE GÖSTERDİĞİ SABIR: O zaman ulaşı
   
   –
   
   mın atla ve aylarca, hatta yıllarca sürdüğünü düşünürsek,
  
   İskender’in bitmek bilmeyen bir sabrının olduğunu görü
   
   –
   
   rüz. Öyle ki askerleri, Hindistan’ı da aşarak, daha ileri git
   
   –
   
   mek ve daha başarılı olmak isteyen İskender’e, en sonunda
   
   isyan ediyorlar. O da her ne kadar komutan olsa da istek ve
   
   hevesi kırılmış bir ordu ile başarı sağlanamayacağını bildi
   
   –
   
   ğinden, sabırlı olmasına rağmen askerinin isteklerine bir
   
   şey diyemiyor. Azim ve sabırlı olmak, sadece askerî alanda
   
   değil, özel hayatında da ona başarı getiriyor.
   
   5- UZUN SEFERLER: Uzun seyahate çıkmak, bugün
   
   bile insanları korkutur, onca teknolojiye rağmen. Ama İs
   
   –
   
   kender, at sırtında aylarca, yıllarca sürecek seferlere çıkı
   
   –
   
   yor ve bundan da hiç sıkılmıyor. Yeni ülkeler keşfetmek,
   
   oralara komutan olmak ve oradaki insanlarla tanışmak,
   
   konuşmak, ona hayat sevinci veriyor ve bu uzun seferler
   
   de askerleri bıkana kadar devam ediyor. Bu da onun deha
   
   –
   
   sını, azmini ve gayretini gösteriyor. Bir günde her şeye pes
   
   edenler, onun bu davranışından ibret almalı.
   
   6- ASKERİNE DUYDUĞU GÜVEN: “Savaşı asker kaza
   
   –
   
   nır ama zafer, kumandanın olur.” sözü, İskender’in haya
   
   –
   
   tında da geçerli ve 30.000 piyade 5000 süvari ile 35.000 ki
   
   –
   
   şilik muazzam ordusuna güvenerek yola çıkıyor İskender.
   
   Yirmi dört asır öncesine göre bu muhteşem orduya güven
   
   duymak ve inanmak her babayiğidin harcı olamaz. Ama
   
   İskender, bu orduya güvenerek, boşuna “Büyük İskender”
   
   lakabını almamış.
   
   7- HIZ: İskender’in, zamanını çok iyi kullandığını gö
   
   –
   
   rüyoruz. Hızlı bir eğitim ve hızlı askerî seferler ile hayatı
   
   –
   
   nın sadece otuz üç yılında ve imparatorluğunun sadece on
   
   üç yılında üç kıtaya hükmetmesi, herhâlde normal insanın
   
   yapacağı iş olmasa gerek. Günümüzde söylenen “Hızlı yaşa
   
   genç öl.” sözü, İskender’e uyuyor. Espri de olsa.
  
   8- HEDEF BELİRLEME: Büyük İskender, gerçekleşmesi
   
   mümkün olan hedefler belirliyor. Bir hedefe ulaşınca başka
   
   hedef belirliyor ve bunu da askerlerinin desteği ile yapıyor.
   
   Askerleri yeni hedeflere destek vermeyince de askerin gay
   
   –
   
   reti olmadan zafere ve hedefe ulaşılmayacağını bildiğinden
   
   de geri adım atıyor. Gençler de mantıklı hedefler ile hayat
   
   –
   
   ta başarılı olur ancak. Mantıklı olmayan ve grubun diğer
   
   elamanlarının destek vermeyeceği hedefe, komutan da olsa
   
   ulaşamaz insan. İstişare, danışma, her işin başıdır. Büyük
   
   İskender, bizlere bunu anlatıyor davranışları ile.
   
   9- ORDU İLE EL ELE OLMAK: Hedeflere, arkadaşları
   
   olan askerler ile el ele gidiyor. Kendisi bir komutan olarak
   
   yeni yeni hedefler belirlese de yılgın, yorulmuş ve daha
   
   da ileri gitmek istemeyen insanlar ile ileri gidemeyeceği
   
   –
   
   ni bilerek, hedefin de bir sınırı olduğunu bizlere gösteri
   
   –
   
   yor. “Mantıklı hedeflere ulaşabilirsiniz. Mantıklı olmayan
   
   hedefe ulaşamazsınız.” diyerek, yirmi dört asır önceden
   
   bile bugünün gençlerine yol gösteriyor. Lider dahi olsanız,
   
   35.000 kişilik orduda komutan da olsanız, bunların büyük
   
   kısmının desteklemeyeceği hedefe ulaşamazsınız, demeye
   
   getiriyor.
   
   10- BÜYÜK BAŞARI “BÜYÜK” UNVANI: Tarihe baktı
   
   –
   
   ğımız zaman, “Büyük” unvanı alan komutan hemen hemen
   
   İskender dışında yok gibi. Osmanlılarda Fatih, Kanuni gibi
   
   unvanlar varsa da “Büyük İskender” unvanı onda var. Bu
   
   –
   
   nun sebebi de gerçekten büyük başarılara imza atmasın
   
   –
   
   dan kaynaklanıyor. Büyüklüğüne yakışır büyük hedefler ve
   
   büyük başarılara otuz üç yıllık yaşamında ve on üç yıllık
   
   krallıkta ulaşmış olması da büyüklüğünü göstermiyor mu?
   
   Gençler bu hayatı iyi inceleyerek, gereken dersleri alırsa
   
   onlar da “Büyük Başarılar” elde ederler.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]